Huzura, sükunete,
sakin yaşama ve güven ortamına anlaşılan her yerde veda ediyoruz. Büyük
şehirlerin tüm sıkıntılarını ve problemlerini turizm bölgelerimize de taşıyoruz.
Evvelden
Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kuşadası, Çeşme, Dalyan, Alanya, Side ne kadar da
huzurlu yerlerdi. Gürültüden, kalabalıktan, trafikten, kirli havadan, pahalılıktan
filan usananlar buralara ve benzer tatil kasabalarına yerleşirlerdi. Ama gel
gör ki,buraları da bozmaya ve kaçılan kentlere benzetmeye başladık.
Önce
doğasını hedef aldık. Yaktık, kestik, biçtik ormanları. Güzelim zeytin ve
mandalina ağaçlarını, çirkin ve sağlıksız inşaatlara kurban ettik. Eskiden mis
gibi narenciye kokan yerleri, çöp ve kanalizasyon kokusuyla tanıştırdık. Sonra
dağı tepeyi betonla kapladık. Yetmedi araçlarımızla yaya geçitlerini ve yolları
esir aldık. Ardından trafiği kilitlemeye başladık. Örneğin Bodrum’u yaz
aylarında İstanbul trafiğinden beter hale getirdik. Hoş merkez caddelerde kışın
da pek farkı kalmıyor ya..
Bitmediiii, peki
fiyatlara ne demeli? Pazarlar da olmasa, millet alışveriş merkezlerine, Metro-Migros-Kipa-Tansaş
gibi büyük firmalara mahkum yaşayacak. Buraların fiyatı
Istanbul-İzmir-Ankara’nın fiyatlarından farklı değil. Şöyle oturulabilir ev
kiraları 1000 liranın üzerine çıktı. Taksi, dolmuş fiyatlarında Bodrum, sadece
Türkiye’nin değil, pek çok yabancı ülkenin bilinen şehirlerinden de
pahalı. Örneğin Newyork’tan…
Taksi, lokanta
ve otoparkların pahalılık mazereti hazır. Ne yapalım, esnaf doğru dürüst iki ay
iş yapabiliyor... Böyle bir mazerete bizim ülkemizden başka bir yerde rastlanamaz
herhalde. Saati beş, iki saati 10 liraya otopark olur mu? Bodrum’daysa,
Marmaris, Kuşadası, Fethiye ve Çeşme’de ise bal gibi olur. Karışan görüşen
olmadığı gibi, belediye otoparkları da özel otoparklardan farklı değil ki…
Bir de motosiklet
felaketi var Bodrum’un. Çok kişi motoru tercih ediyor ve genelde yaya
kaldırımlarından gidiyorlar. Çolukta, çocukta motor var. Zaten tüm motorlu
araçların kurallara hiç uymadığı bir kentte yaşıyoruz. Bunlara bir de motosiklet
terörü eklenince, gerisini varın siz düşünün. Örnek vermek için söylüyorum, özel
ve resmi tüm hastanelerin ortopedi bölümleri, motor kazasından kolu bacağı
kırılan insanlarla, turistlerle dolu. Hastanelerin en çok para kazandığı bölüm
burası. Hele yaz aylarında… Niye şu bisiklete önem vermezler ve insanları buna
özendirmezler? Dünyada turizm kentlerinin çoğunda bisiklet var artık. Hem
sağlığa, hem de trafiğe yararlı
Şimdi
geliyorum giderek önem kazanan bir başka soruna. Bunun adı güvenlik sorunu ve
hepsinin önüne geçmesi kadar doğal bir şey olamaz. Son yıllarda tatil
beldelerinin huzuru iyice bozuldu. Bodrum da dahil olmak üzere, cinayet ve
yaralama, hırsızlık, ırza geçme, tehdit, şiddet, ölümlü trafik kazaları hayli
artıyor. Emniyet güçlerinin cılız kadroları geceli gündüzlü çalışıyor ama, suça
meyilli insanlarımız daha çalışkan galiba. Bir de suçlululara verilen cezalar
çok hafif. Polisin üç-beş kere yakaladığı aynı hırsız, cezası iki yıldan az
olduğu gerekçesiyle adliyede serbest kalınca, ertesi günü yine işine devam
ediyor.
Dedim ya, tatil
bölgeleri de artık yaşanamaz hale geliyor. Bir şeyler yapmak lazım. Gecikir ve
gerekli önlemleri almazsak, bu değerli tatil kentlerimizin de kıymeti düşer, sıradan
birer çile doldurulan yerler haline gelirler. Şapkamızı önümüze koyup, ciddi
şekilde düşünmemizin ve önlem üretmemizin zamanı geldi de geçiyor bile…