Belliydi, bir şeylerin olacağı, provokatörlerin devreye gireceği, ortalığın karışacağı belliydi. Allah korusun diyorduk ama Allah’ın bize verdiği aklı fikri doğru dürüst kullanmıyorduk ki…
İstanbul Belediye Başkanının başına bir haller gelmesinden korkuyorduk. Öyle ya, onu koltuğa oturtmamak için yapılan manevraları gördükçe, günlerce bitmeyen oy sayımlarına tanık oldukça, mazbatayı aldıktan sonra bile hala ısrarlı çabaların sürdüğünü seyrettikçe, İmamoğlu’nun geleceğinden endişeye düştük. Ama öyle olmadı, kabak Kılıçdaroğlu’nun başına patladı.
Siyaset dilinin bir türlü düzelmemesi, ülkeyi yönetenlerin gerilimden güç alması, milletin bir bölümünün durduk yerde tahrik edilmesi, bu vahim sonuçları yaratıyor işte. Aklı başında, ülkesini seven insanların hepsi, eminim üzülmüştür olanlardan. Kılıçdaroğlu’nun yumruklanması, ana muhalefet partisi liderinin hırpalanması kime ne kazandırır ki? AKP karlı mı çıkmıştır bu saldırıdan, yoksa zararın büyüğü onun hanesine mi yazılmıştır?
Aylardır beka kelimesini dillerinden düşürmeyenler, AKP ve MHP gibi düşünmeyenleri terörist diye suçladılar. Kandil ve İmralı’dan talimat aldıklarını, onlarla birlikte hareket ettiklerini, hain ve alçaklarla işbirliği yaptıklarını söylediler. Yetmedi FETÖ’cülükle bile suçladılar rakiplerini. Bay Kemal başta olmak üzere, otobüslerinin üzerinden hepsine yargısız infaz yaptılar.Yaptılar ama,kendi militanlarından başka
kimseyi inandıramadılar ki.. Yukarıda Allah var, Kemal Kılıçdaroğlu teröristlerle işbirliği yapar mı hiç? Meral Akşener’in FETÖ’den talimat aldığını kim kabul eder bu ülkede? Kundaktaki çocukları bile kandırmak mümkün değildir bu masallarla. a dair emareler var. Akşener’in FETÖ ile dirsek temasını sürdürdüğüne ilişkin ciddi bilgi ve belgeler var. Bunları seçim propagandaları süresince otobüsün üzerinden söylemek yerine, niye yargıyı harekete geçirmiyorsun, niye ikisini de mahkemeye sevk etmiyorsun? Polis elinde, jandarma elinde, yargı elinde, niçin suçluların cezasını verdirmiyorsun? Sen iktidar değil misin, hükümet elinde değil mi, yönetim hiç şikâyet eder mi?
İşte bu sorumsuz suçlamalar, karşındakileri karalamalar, hepsini hedef göstermeler, sadece demokrasimizi hırpalamadı, güzel Türkiye’mizin ve cennet vatanımızın iyiliğini isteyenleri de çok üzdü. Oysa şu dönemde, milli birlik ve beraberliğe öyle ihtiyacımız vardı ki… Dilimizi iyi kullanmalıydık artık, milleti ötekileştiren ve bölen davranışlardan dikkatle kaçınmalıydık. Devletimizi bekleyen tehlikeler giderek büyürken, biz millet sevgisini büyütmeli, hepimiz kucaklaşmalıydık. Olmadı işte, yine olmadı, oturduğumuz koltukların ağırlığına uygun hareket etmez ve dilimize sahip olmamakta ısrar edersek, olmayacak duaya âmin demeye devam edeceğiz anlaşılan.
Türkiye’nin yıllardır süren ve pahalıya ödediğimiz bir Kürtçülük sorunu var. Meclis’te bir Kürt partimiz var. Buna oy veren milyonlarca insanımız var. Kürtçülük İngilizlerin organizasyonuyla ve diğer Avrupa ülkelerinin de destekleriyle başımıza bela oldu. Amaç Türkiye’yi bölmek ve parçalamak… Biz ülkemizin tek çakıl taşına dokundurmamak için canımızı veririz, veriyoruz da, onlar ise bizi parçalamak, huzursuz etmek ve milletimizi birbirine düşürerek hedefe varmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu oyuna düşmemeliyiz, milletçe kenetlenmeliyiz birbirimize.
Mevcut yönetimin anlayışıyla, bir türlü düzelmeyen mevcut siyaset diliyle, diyalogdan uzak davranışlarla, kin ve öfkeyle ülkemizi düze çıkaramayız. Giderek karanlığa yürüyoruz. Aydınlıkta buluşabilmek için, nerede yanlış yaptığımızı artık fark etmeliyiz. Siyaset dünyamız, kavgayı ve gürültüyü terk etmelidir artık. Liderlerimiz buluşmalı, konuşmalı ve meselelerini uygarca tartışmalıdır. Türkiye’nin sorunları giderek derinleşiyor. Bunların üstesinden elbirliğiyle gelebiliriz. Bunun için ilk görev, ülkeyi yönetenlere ve muhalefeti temsil edenlere düşmektedir. Süratle bir araya gelmezler, geçmişe bir sünger çekmezler ve problemlerin üzerine birlikte yürümezlerse, korkarım ki provokatörler ve onların yurtdışındaki patronları Türkiye’ye daha büyük zararlar verebilirler.
İnşallah öyle olmaz.