Devlet hafiften kımıldamaya başladı galiba. Öyle ya, gazetelerdeki çok nadir eleştirilere bile cevap geliyor bazen.
Ülkeyi 16 yıldır yönetenler, kendilerine destek verip alkış tutanları tercih ettiler hep. Biz bunlara yandaş basın diyoruz. Bunun karşısında da görevini yasaların tarif ettiği şekilde yapmaya ve devletle milletin çıkarlarını gözetmeye çalışan küçük bir kesim var. Fırsat bulsalar, bunu da satın alıp yok edecekler ama, şimdilik idare ediyorlar işte.
O küçük kesimden gelen sesler, çok nadir de olsa arada bir muhatap buluyor. Örneğin, (Cumhurbaşkanından mektup var) başlıklı makaleme, Orman Genel Müdürlüğü cevap gönderme nezaketinde bulunmuş. Gazeteciliği kusursuz yapmaya çalışan insanlar, cevap hakkına her zaman hürmet etmişler ve kendilerine gönderilen açıklamaları mutlaka yayınlamışlardır. Ben de öyle yapacağım ve kurumun Basın Müşavirinin yolladığı açıklamayı özetle bilgilerinize sunacağım.
Hatırlatmak için belirteyim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın dünya ormancılık günü dolayısıyla AKP’li millete mektup gönderdiğini, oysa aynı günlerde kendisine Okluk’ta yapılan yazlık için on binlerce ağaç kesildiğini, ormanlarda dikilen fidanların kesilenlerin yarattığı tahribatı önleyemeyeceğini, çünkü o fidanların büyümesi için 50 yıl gerektiğini, ormanların talan ve tahrip edildiğini,maden ruhsatlarıyla yeşil alanların kevgire döndüğünü filan yazmıştım.
Genel Müdürlükten gelen cevapta, Cumhurbaşkanımızın mektubunun adres kayıt sisteminde yer alan 23 milyon aileye gönderildiği, mektupların genelde AKP’li ailelere gittiği şeklindeki ifademin doğru olmadığı, ormanlık alanlarımızın azalması şöyle dursun, aksine 15 milyon dekar arttırıldığı,ormandaki maden izinlerinin Enerji ve Çevre-Şehircilik tarafından verildiği, Muğla girişindeki arazinin ormana değil hazineye ait olduğu, Okluk’ta toplam 28 bin fidanın dikileceği ve bu rakamın kesilenin 10-12 katına tekabül ettiği bildiriliyor.
Sağolsunlar, zahmet etmişler ve böyle bir açıklamayı göndermişler. Önce duyarlıklarına teşekkür eder ve cevapların gerçek olması kaydıyla, basının tüm eleştirilerine de aynı şekilde karşılık vermelerini dilerim.
Şimdi gelen cevaplara karşı,benim de söyleyeceğim olacak.Önce Türkiye’de 23 milyon aile reisi var mı,daha doğrusu aile adresi..? Var diyor ve ısrar ediyorsanız,sizi matematik bilmemekle suçlarım.Çünkü, verdiğiniz rakama bakar ve bunu toplam nüfusumuzla karşılaştırırsanız, her 3,5 kişiden birinin aile reisi olduğu anlaşılır. Lütfen komik olmayın ve cevap yollayacaksanız eğer, mutlaka daha ciddi araştırmalar yapın.
Ben, bizim 16 yıldır açıklanan istatistiklerimize maalesef hiç güvenmiyorum. Ülkeyi yönetenlerin istedikleri rakamı bulmakta çok mahir bir teşkilatımız var. Peki doğrusunu bizim açıklama gücümüz var mı?Ne arar,devletin elindeki rakamları inceleme imkanımız yok ki. Ne verirlerse ona inanmak zorundayız. Devletin Denetleme Kurulu var ama, bu kurul Cumhurbaşkanı emir vermedikçe yerinden kımıldayamaz. Ayrıca bu kurulu da Cumhurbaşkanı atıyor. Kimi kime şikayet edeceğiz, gerçeği nasıl bulacağız..?
Ormancılık günü dolayısıyla postaya verilen mektupla ilgili bir araştırma yaptım. Muhitim çok geniştir, elbette hepsine sormam mümkün değil ama, sorabildiklerimin içinde mektup alan kimseye rastlamadım. AKP’li olmadıklarını ve onlara oy vermediklerini bildiğim enaz 100 dostumun mektuptan haberi bile yoktu. Kimsenin günahına girmeyeyim ama,milyonlarca aileye gitti mi acaba?
Mektuptaki ormanlık alanların 15 milyon dekar arttığı ve böylece toplamda 22,3 milyon hektara ulaştığı bilgisine ise hiç inanmadım.İnanmadım çünkü,Bakanlığın açıklamasına göre ormanlarımız 15 yılda 15 milyon dekar arttığına göre,ondan önce toplam 7,3 milyon dekar ormanı mı vardı Türkiye’nin?Bu nasıl açıklama,bu nasıl hesap verme..?Yahu Kayseri’li parmak hesabıyla yapsa,daha doğru rakamlarla çıkardı karşımıza.
Her önüne gelene maden ruhsatı verildiği iddiama en çarpıcı örneği, bizzat Sayın Cumhurbaşkanından verebilirim. Çünkü durumdan o da rahatsız olmuş ve ruhsatların, kendi tabiriyle’’çantacılar’’ tarafından yüksek fiyatlara başkalarına devredildiğini söylemişti.İşte o ruhsatlarla ormanlarımız kevgire döndürülmüş,en değerli ormanlarımız mahvedilmiş,görsel güzellikleri bozulmuştur. Ruhsatı kimin verdiği,nasıl verdiği önemli değil,önemli olan değerli ormanların tahrip edilişidir.Feci örneklerini görmek isteyen bakanlık mensuplarını gezdirebilirim.Madenlerimizi elbette değerlendireceğiz,temiz enerji için ormanlık ve sulak alanlarda elbette yatırım yapacağız.Ancak ormanlarımıza ve akarsularımıza zarar vermemek şartıyla..
Geliyorum Muğla girişindeki ormanlık alana, TOKİ binalarının yapımına…Genel Müdürlüğün açıklamasını yazan kişi belli ki buraları hiç görmemiş,bilenlere sormamış,doğru dürüst araştırma yapmadan,amirlerini memur etmek için yollamış bana cevabı.Ben o ormanların dikimini de iyi bilirim,TOKİ için nasıl kesildiğini de...Benim gibi Muğla’da yaşayan vatandaşlarımız da iyi bilirler..Bakanlık ve Genel Müdürlük yetkilileri isterlerse misafirim olsunlar,onlara kayalık diye söylenen yerlere dikilen binlerce ağacın nasıl kesildiğini yerinde anlatayım,gözleriyle görsünler.
Okluk konusundaki verilen cevap ise,hem doğru değil ve hem de gerçekleri tersyüz ediyor.Orada yaşadığım için, on binlerce ağacın nasıl kesildiğini ve halen nasıl kesilmeye devam ettiğini, köy sakinleriyle birlikte üzüntüyle izledim. Kestiğiniz on binlerce çok değerli çam ve sığla ağaçlarının yerine, dikeceğinizi söylediğiniz 28 bin adet ağacın kaç yılda yetişeceğini düşündünüz mü hiç? Ben söyleyeyim,en az 50 yıl… O güzelim yeşil örtüye verilen zararın ortadan kalkması için, 50 yıla yani yarım asra ihtiyacımız var. Kim öle, kim kala..?
Gerçek bu açıklamalarla ortaya çıkmıyor maalesef. Yapılanı gözlerle görmek lazım.Onun için bölgeye tarafsız ve güvenilir bir müfettiş gönderilmesini tavsiye ettim ya..
Cevaplarımı uzatarak, bana açıklama gönderen genç ve deneyimsiz memur arkadaşımı daha fazla üzmek istemem. Onun için Meclis’ten gece yarısı çıkarılan KHK’larla ,ormanda yapılacak çok zararlı işlerin üzerinde durmayacağım.Sadece şunu söyleyeceğim…
Milletimizle birlikte daha yeşil bir Türkiye’ye gönülden evet. Ama milletin yarısıyla değil tamamıyla lütfen…