Hah şöyle, nihayet yıllarca beklenen ses Bodrum’un yeni Belediye Başkanının ağzından dalga dalga Halikarnas yarımadasına dağıldı..
-1 Nisan milattır. Bu tarihten sonra Bodrum’da kaçak tek bir çivi çakılmasına izin vermeyeceğim. Kimse benden müsamaha beklemesin. Anında yıkarım’’
Bu sözleri yeni Belediye Meclisinin ilk toplantısında söyledi Başkan. Halka açık yapılan toplantıda, Heredot Kültür merkezinin tüm koltukları doluydu. Partili partisiz, değişik görüş sahibi pek çok Bodrum’lu, ilk def kentine sahip çıkıyor ve yapılacak doğru işlerin müjdelerini coşkuyla alkışlıyordu. Başkan Ahmet Aras, büyük bir kararlılıkla şöyle sürdürdü sözlerini..
- Kimse benden torpil, iltimas beklemesin. Kimse gereksiz iş takibine kalkışmasın. Artık belediye koridorlarında insanlar değil, evraklar gezinecek ve müracaat sahiplerinin işleri anında görülerek, kendilerine bilgi verilecektir. Bunun için tüm belediye görevlileri halkın emrinde olacak ve hizmetler eşit ve adil şekilde, ancak yasaların emrettiği biçimde sonuçlanacaktır’’
Gönül isterdi ki bu söylemler, tüm Türkiye’deki devlet birimlerinde yankılansın. Aslında yasalar, bunun böyle olmasını emrediyor. Ama yasalara uyan yok ki.. Ben yaptım oldu anlayışı, devlet yönetimini yıllardır esir aldı. Ne yapıldı, nasıl yapıldı, neyle yapıldı, kaça mal oldu, günümüzde bunları öğrenmek kolay değil. İhaleler kime verildi, nasıl verildi, ne şartlarda verildi, olup bittikten sonra öğrenmeye çalışıyor millet. Öyle olmasa üzerinden geçilmeyen köprülere, tünellere hazineden bol keseden paralar ödenir miydi?
Türkiye hala bunları tartışadursun, Bodrum şeffaf yönetim politikasını da devreye sokuyor. Meclis toplantısında gördüm ki, halk belediye Başkanının maaşını da merak ediyor, yardımcısına kaç para verileceğini de soruyor. İşte artık bunların cevabı, şeffaf politikayla çok kolay anlaşılacak. Millet parasının nasıl ve nerelere harcandığını internetten kolaylıkla takip edebilecek. Belediyenin kaç memuru, kaç işçisi var, bunlara ne maaş ödeniyor, ne iş yapıyorlar? Belediye kaç makam aracına sahip, bu kadar lüks araca, pahalı kamyonete ihtiyaç var mı? Halk hepsini görecek artık.
Bu arada camları siyah filtreyle kapatılmış tüm makam otolarındaki karanlık perdelerin de, yeni Başkanın emriyle kaldırıldığını ve araçların içinde kimlerin gezdiğinin bundan böyle kolayca görüleceğini de söylemeliyim. Aslında herkese makam aracına gerek var mı, bunu da tartışmak lazım. Başkanın elbette olacak, ya diğerlerinin? İşe gidip gelmek için makam aracı olur mu? Bugün artık herkesin bir şahsi otomobili var. İşe bununla gidebilir, gitmeyenler ise minibüsle karşılarlar ulaşım ihtiyaçlarını. Zaman zaman ben bile kullanıyorum minibüsü, üstelik kendi aracımdan çok daha memnunum. Hem Nis, Kan ve Monaco gibi turizm merkezlerinde, çok ileriye gitmeyelim hemen karşımızdaki Yunan adalarında da yok makam aracı. Yüksek kamu görevlilerinin çoğu kendi arabalarıyla, motosikletle yada bisikletle gidip geliyorlar işlerine.
Bodrum Belediyesi kolları hemen sıvayarak, işe çabuk girişti. Bunu takdirle karşılarken, görevlilerin burada bir noktaya dikkat etmeleri gereğini hatırlatmak isterim. Üzerine eğilecekleri konuları iyi araştırmaları ve yasaların süzgecinden geçirmeleri lazım. Aksi halde kaş yapayım derken göz çıkarırlar ki, bu da hepimizin destek olması gereken belediyemize zarar verir.
Örnek vermek gerekirse, Pazartesi günü Türkbükü’ne giden zabıta, sahildeki tüm iskelelerin hemen yıkılmasını istemiş, yıkmayanlar hakkında cezai işlem yapılacağını bildirmiş.Demek ki, çoktandır uyuyan zabıta iş görmeye başlamış,buna sevinmemek mümkün değil.Ama yıkılmasını istedikleri iskeleler için sahipleri devlete büyük vergiler ödüyorlar. Bunu dikkate almamışlar işte. Ayrıca sahilin bir bölümünde yıkım isteyen zabıta,lüks konutların bulunduğu yerlere tebligat yapmamış.Bu yüzden esnaf (kanunsuz bir durum varsa hepsini yıksınlar.Çifte Standard olur mu?) diyor.
Hazır kent içi sahillerden bahsederken, sezonda plajların çok kirli, bakımsız, sigara izmaritleriyle dolu olduğunu söylemeliyim. Bunun temizliğini belediyeden beklemek haksızlık olur. Plajdan para kazanan restoranlar, barlar, kafeler ve pansiyonlar, hiç değilse ecr-i misil ödedikleri yerlerin temizliğini yapsınlar. Biraz da esnaf belediyeye yardımcı olsun, taşın altına elini koysun. Ayrıca bu ecr-i misil işine de aklım ermiyor ya… Ne demek ecr-i misil, turizme hizmet eden işletmecilerden niye bu parayı alırlar ki? İşletmeci zaten sattığı üründen kazandığı paranın vergisini veriyor, üstüne yıllık gelir vergisi de ödüyor, bu durumda daha ne parası istiyoruz adamlardan? Devlet müsrif yönetimin bedelini, her yeri kiraya vererek, olur olmaz bedeller isteyerek, halktan çıkarıyor. Bu doğru bir uygulama değildir, zararını turizme ve pahalılık yönüyle halka çektiririz.
Milat sayılan 1 Nisan’dan sonraki kaçak yapılar yıkılacak da, ondan öncekiler ne olacak peki? Bu soruya hepinizin cevap aradığını biliyorum. 2017 yılı sonuna kadar yapılanlar imar barışına girdi. 2018 başından sonra yapılanların hepsi ise tehlikede. Bunlara Belediye değil, Ankara karar verecek. Ankara yık derse yıkacaklar, kalsın derse dokunmayacaklar. Şimdiye kadar toptan yık diyen bir iktidara rastlamadık. Yapanın yanına kar kaldı kaçaklar. Bakalım bu sefer nasıl olacak? Bekleyip göreceğiz.