Bodrum yorar mı insanı?Evet yazları,bu kentte yaşayanları iyice yoruyor.Kalabalığı,trafiği,keşmekeşi, gelen gideni anlatılacak gibi değil.Istanbul’un arka bahçesi sanki,Türkiye’nin tatil cenneti diye biliniyor ya,duyan da koşuyor,duymayan da..
Sosyetesi de burada,üç-beş kuruşu biriktireni de.Sezonda iki milyonu ağırlıyor Bodrum.Kolay mı,bunca insana tatil yaptırmak,hoşnut kılmak ve burnu kanamadan geri döndürmek?Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in Bodrum’undan eser yok artık.Geçmişin o sakin,o muhteşem balıkçı köyü gitmiş,yerine dağın taşın betonla kaplandığı bir büyük şehir gelmiş.Kimliğini parça parça kaybediyor,rengi soluklaşıyor ama,yine de cazibesini koruyor işte..
Bodrum’lular genelde sezon sonu tatil yaparlar. Kimi ailesiyle teknesine doluşur,Gökova’da tombik avına çıkarlar.Koy koy gezerek,güneşi batırıp mehtabı karşılarlar. Hele okul çağında çocukları yoksa, heyecanla ve coşkuyla tatilin tadını çıkarırlar.Şu sıra sarı yazı yaşıyor Bodrum.Güneş hala kuvvetli,deniz suyu hala sıcak.Şehirdeki kalabalık çekilmiş,tatilciler dönmüş,turist iyice azalmış artık.Ağırlıklı iç turizmin ekmeğini yiyen Bodrum’da sezon çabuk bitiyor ve uzaması için gösterilen gayretler de,hala semeresini vermiyor.
Bu güzel ve antik turizm kentinde 25 yılı, çeyrek asrı doldurduk. Artık biz de Bodrum’lu sayılırız değil mi? Gerçi Marmarisli yıllarım yarım esire yaklaşıyor ama, 25 yıldır Bodrum’da devamlı oturuyorum.Madem ki Bodrum’luyuz, o halde 3-5 gün de olsa bir sezon sonu tatilini hak ettik sayılır.Nereye gitsem,nerede kafayı dinlesem diye düşünürken,bir dostun davetiyle Marmaris fırsatı çıktı karşıma.
Bördübet’i bilir misiniz, adını duydunuz mu hiç? Eğer duymamışsanız,yeryüzündeki cennetle henüz tanışmadınız demektir.Marmaris’le Datça arasındaki bu güzel bölge,sık çam ve sığla ağaçlarıyla kaplı,nefis koylarla çevrili,denizden içeriye giren bir azmağa sahip.İşte içinde kuğuların,ördek ve cins cins balıkların, tavuk ve tavus kuşlarının dolaştığı bu azmağın iki yanında, Türkiye’nin ilk ve tek doğa oteli bulunuyor.Azmak otelin ortasından geçiyor yani..Tek katlı evlerin doğayla uyumu,yeşilin her tonuyla ağaç ve bitkilerin cinsleri görülmeye ve her övgüye değer.Bu kadar güzel mi korunur doğa,Tanrı’nın yarattığı o güzellikleri bozmadan da mı yapılır turizm..?İnanılacak gibi değil,mutlaka görmek lazım.
Golden Key otelinin sahibesi Şebnem Uyar’ı alkışlamak gerek.Bu güzelliği,iftihar edilecek bir doğa otelini ülkemize kazandıran,tüm zorluklarına göğüs gererek yaşatan ve doğada yaşamı en inceliklerine kadar düşünen o..İddiayla söyleyebilirim ki mutfağı,tüm ünlü restoranlarla rahatlıkla yarışır.Otelden tekneye binip,azmağı geçerek bir adaya gidiyorsunuz.İşte o adada nefis bir plaj,restoran ve dinlenme ihtiyacı olanların aradıkları huzur dahil her şey var.Ayrıca müziği ve seçilen parçalar ruhunuzu okşuyor,yorgun kafanızı iyice boşaltıp rahatlatıyor sizi.Sanki yaratıcı bir el,işlek bir zeka ve dünyayı dolaşan bir görgü el ele vermiş, böylesine muhteşem bir dünyayı meydana getirmiş. Pes doğrusu helal olsun..
İki gün sonra oradan Marmaris’e geçtim.Ne zaman Marmaris’e gitsem,şehrin o güzelliğini,temizliğini,düzenini, çiçekler içindeki geniş caddelerini kıskanır,Bodrum’u niye bu hale getiremediğimize yanarım.Her yerin kendine göre bir güzelliği ve cazibesi vardır ama,Marmaris’inki bir başka işte..Evet şehrin tüm altyapısı,hatta Barajı bile rahmetli Özal tarafından yaptırıldı ama,üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen altyapı,hala çok iyi korunarak günümüze başarıyla taşınıyor.Bunun için rahmetli İsmet Başkan’a ve Ali Acar’a teşekkür etmek lazım..
Marmaris de CHP’li Belediye,Bodrum da..İkisi de büyük şehirle kavgalı.İkisi de Muğla’dan yeterli parayı alamadıklarını söylüyorlar.Ama hizmetlere ve yapılanlara bakınca,Marmaris Bodrum’a büyük fark atıyor. Kim ne derse desin,dünya tatil merkezlerini incelemiş ve çoğunu gezmiş biri olarak,Marmaris’in Avrupa ve Amerika’daki pekçok tatil yerinden daha güzel ve daha üstün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Tüm Türkiye Marmaris’le iftihar edebilir.Şehir mükemmel yönetimiyle tüm yabancı turistleri şaşırtıyor. Otellerin modernliği,temizliği ve bakımı hemen dikkati çekiyor.
Uzunyalı’daki 4 yıldızlı Chettia otelinde kaldım. Sanırım otelin tek Türk konuğuydum. Tamamını İngilizler ve Hollandalılar doldurmuş, bir kişilik yer bulmak bile mümkün değil. Her şey dahil sisteminin bence örnek otellerinden biri burası. Gerek iyi yetişmiş personelin hizmeti,gerek otelin ve odaların şıklığı, gerekse mutfağındaki lezzet müthişti.Plajı ve iskelesi ile tam bir huzur merkezi.Konukları memnun etmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamışlar.İçkiler ve yiyecekler çok kaliteliydi.Kahvaltıda manda kaymağı bile vardı ki, Hilton’da bile vermiyorlardı böylesine gerçek ve lezzetli kaymağı.Koskoca bir toriği kuyruğundan askıya almışlar,isteyen konuklara biftek inceliğinde kesip,ızgarasını afiyetle yediriyorlardı.Pideler,hamur işleri filan mükemmeldi.Belli ki,iyi yetişmiş ve tecrübeli aşçılara sahiptiler.Bir de kar gibi,her yemekte değiştirilen bembeyaz masa örtülerini,kolalı kumaş peçetelerini ve personelin çok şık kıyafetlerini belirtmeden geçemeyeceğim.
Marmaris tek yazıyla geçiştirilemez. Fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim.