Normal vatandaşa öyle sorumluluklar yüklemişiz ki, belini doğrultmakta güçlük çekiyor insanımız.
Attığınız adıma dikkat etmeniz gerekiyor. Etrafınız yasaklarla, engellerle, güçlüklerle çevrili. Her an bir yaşam mayınına basmanız ve ceza havuzuna düşmeniz mümkün. Öyle yasalara sahibiz ki, sanki her saniye suç işleyecek bir toplumuz. Hepimizi el bombası sanıyorlar, nerede ve ne zaman patlayacağı belli olmayan el bombaları… Yasalara ve inceliklerine bakarsak, doğuştan potansiyel suçluyuz hepimiz. Bu toplum doğru durmaz, ne yapacağı belli olmaz, biz önlemimizi alalım da.. Böyle düşünmüş kanun koyucular.
Öyle ama, sadece idare edilenleri düşünmüş olmalılar. Çünkü idare edenler, öyle koruma kalkanlarına sahipler ki, inanılacak gibi değil. Memura dokunamazsın, amire dokunamazsın, milletin kendisinin canına okursun da, vekiline elini bile süremezsin. Son yıllarda bunun da suyunu iyice çıkardılar, üst yöneticilerin hanımlarını da korumaya aldılar. Bakan hanımlarına ve altlarına verilen devlet araçları ile sivil koruma görevlilerine bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Kerameti kendinden menkul ve kendisini çok önemli adam sayanların eşlerine de bir göz atıverin lütfen.
Daha detaya inip, kimseyi incitmek istemiyorum. Ama devletin kuralları tepetaklak oldu, ülkeyi idare edenler idare ettiklerinin gözlerinin içine baka baka, akıllarına eseni rahatça yapıyorlar artık. Sorumluluk vatandaşa dibine kadar var, ama onlara pek yok gibi… Şunu anlamakta zorluk çekiyorum. Ne demek Cumhurbaşkanının sorumluluğu yok? Vatan hainliği hariç, yaptığı hiçbir şeyden sorumlu tutmamız
mümkün değilmiş. Öyle söyleniyor,öyle anlatılıyor, millet de yıllarca öyle biliyor. Öyle mi, yoksa Cumhurbaşkanı da bizler gibi işlediği suçlardan sorumlu tutulabilir mi? Hukukçular farklı şeyler söylüyor, farklı yorumlar yapıyorlar. Kimine göre Cumhurbaşkanı sorumsuzdur, kimine göre de bal gibi sorumlu. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, bunu maddelerini de açıklayarak net bir şekilde izah ediyor. Cumhurbaşkanları da tıpkı bizler gibi, adi suçlardan sorumluymuşlar.
Normali böyle olmalı değil mi? Elbette devletin en tepesindeki insanın tüm yasalara karşı, bizler gibi sorumlu olması lazım. Ben Anayasayı ihlal etmeye kalkayım, bitirirler beni. Ben laikliğe aldırmayayım, yasalar ortadayken hepsini işime geldiği gibi deleyim, devletin parasını istediğim gibi kullanayım, hapisten çıkarmazlar beni. Devamlı yanlış politikalar uygulasam ve bu politikaların zararını da tüm devlete ve millete çektirsem, acaba sonum ne olur hiç düşündünüz mü?
Peki bunlar ve bunun gibi binlercesi bana yasak da, nasıl oluyor da Cumhurbaşkanlarına serbest oluyor. Biri bunu izah etmeli millete. Diyelim ki, Cumhurbaşkanları bizdeki gibi sorumsuz tutuluyor, peki bir Cumhurbaşkanı çıkar da tüm milleti iki saat tek ayağının üzerinde durmaya mecbur ederse ne yapacağız? Haydi koşun bakalım çoluk çocuk Istanbul’dan Ankara’ya derse, ne olacak halimiz? Hiç düşündünüz mü bunu? Öyle şey olur mu demeyin, olmayacak şey yok bu dünyada.
Geriye doğru bakıyorum, Cumhurbaşkanlarımızın hepsi dikkatli, yasalara saygılı, devlet geleneklerine sımsıkı bağlı, yetim hakkını gözetmede örnek, devlet bütçesini harcamada çok hasis davranmışlar. Sıkıntı sadece bu dönemde görülüyor ve yaşanıyor. Anayasa devamlı ihlal ediliyor, laiklik akıllara bile getirilmiyor, din devletine doğru bir gidişten ve öyle bir yürüyüşten ürkülüyor. Yanlış politikalardan ve sonuçta
ülkemize çok pahalıya mal olan (Yanılmışız-aldatılmışız) gibi mazeretlerden geçilmiyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük israf dönem ve anlayışını yaşıyoruz. 2 kişiye Çankaya köşkü yetmedi, saraylar yapıyoruz. Osmanlı döneminden kalan tüm sarayları da kullanıyoruz. Devletin tüm kadroları emrimizde iken, yeni kadrolar yaratıyoruz, yüzlerce binlerce ayrıcalıklı personel alıyoruz. Gösteriş ve şatafata boğuluyoruz. Koruma orduları, uçaklar ve helikopterler,pahalı makam araçları kullanıyoruz. Üstelik bu israfı kademe kademe devletin en alt noktalarına kadar da yayıyoruz.Şeffaflık yok,kimse bir şey soramıyor, sorabilene ise cevap gelmiyor. Muhalefetimiz zaten Allahlık, peki kim dur diyecek bu gidişe?
Cumhurbaşkanları milletin tümünü kucaklar, herkesi sarıp sarmalar, cumhurun başıdır çünkü.Ama günümüzde bu da böyle değil. Milletimiz iyice bölündü,AKP’ye oy verenler-vermeyenler-dindarlar-dindar olmayanlar-Türkler-Kürtler- Aleviler-Sünniler.. Taraflar arasında gerilim iyice tırmanıyor. Bakışlarımız bile değişti birbirimize. Allah korusun yarın çok üzücü olaylar yaşayabilir, bugünleri çok arayabiliriz. Bütün bunları frenlemek, gerginlikleri yatıştırmak, tüm milleti sevgiyle kucaklamak Cumhurbaşkanının görevidir.
Bu ülkenin bir yurttaşı olarak, sayın Cumhurbaşkanından isteklerim var.Şu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine, lütfen ettiğiniz yemine sadık davranın. Recep’in kullarını değil,Allah’ın tüm kullarını sevgiyle kucaklayın. Müslümanlık hoşgörü dinidir, şu kızgın ve öfkeli,hatta kavgacı görüntünüzü değiştirin. Şatafatlı,gösterişli,müsrif yaşamdan vazgeçin. Lütfen şeffaf olun,harcamalarınıza dikkat edin,yetimin hakkını gözetin.Siz hepimize örnek olması gereken bir makamda oturuyorsunuz.Devletin kurumlarıyla,yönetim modeliyle artık daha fazla oynamayınız.Askeriyle polisiyle tüm personeli rahat bırakınız.Herkesin görevi yasalarla bellidir. Siz müdahele etmeseniz, her şey çok daha kolay ve rahat işler.
Söylediklerimi Türkiye sevdalısı bir vatandaşın samimi ifadeleri olarak kabul edin. Lütfen sizi eleştirenlere, yanlışlarınızı gösterenlere kızmayın. Hatta etrafınızda bu görevi cesaretle üstlenecek insanlar bulundurun. Herkes sizden birşeyler bekliyor. Hakkı olmayan yerlere tırmananlara fazla inanmayın,aldırmayın,aldanmayın.Bilin ki,eleştiren cesurların içinde sizin iyiliğinizi isteyen insanlar da çıkabilir. Hiç değilse bunları da kaybetmeyin…
Bir de unutmadan söyleyeyim, şu başkanlık inadından vazgeçin.Zaten fiilen başkanlık yapıyorsunuz,daha ne istiyorsunuz Allahaşkına. Ha,kılıfına uydurmak içinse bütün çabanız,demek ki halen uyguladığınız başkanlığın mahzurlu ve yasalara aykırı olduğunu siz de kabul ediyorsunuz demektir.Oysa ettiğiniz yemine uygun davransanız, Başkanlığa filan gerek kalmadan gül gibi yönetilir ülkemiz. Biz buna inanıyoruz,siz de inansanız ya..
Aslında yazılacak çokşey var.Ama mübarek Ramazan’ın ruhunu ve önemini dikkate alırsak,özellikle bu ay incitici ve kırıcı olmayalım.Önümüzdeki bayrama bu samimi dileklerin hiç değilse bir kısmını görerek girersek,birikmiş kırgınlıkların,kızgınlıkların ve küslüklerin bir bölümünü de hafifletmiş oluruz.