Antalya “Avrupa Kültür Başkenti” olur mu?

Antalya’da birbiri ardınca gerçekleşen Altın Portakal Film Festivali ve 10. Antalya Piyano Festivali, kentte kültürel hayata büyük canlılık kazandırdı. Daha doğrusu yine yeni ümitler yeşermeye başladı. Aşağıda okuyacağınız yazım 19.09.2005 tarihinde yayınlanmış. Noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyorum. Hala tazeliğini koruyor. Çünkü, o tarihten bu tarihe Antalya’nın kültürel hayatının zenginleşmesinde pek değişim olmadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da Antalya’nın bu konudaki gelişmesine katkı sağlayacağını yakın gelecekte ummuyorum. Bu nedenle görev Antalya’daki kent dinamiklerine düşüyor.

“Böyle bir başlık nereden çıktı diye soracaksınız, eminim. İdeal insanın kendine misyon ve vizyon belirlemesi gibi kentlerin de bu yapılarının olması gerekmektedir. Kentlerin vizyonlarının oluşması, sadece o kenti yönetenlerin değil, o kentte yaşayanların da “ortak akıl” denen idealle, bir vizyon etrafında birleşmeleri gerekir. Bu alandaki liderlik değişkendir. Sivil toplum veya yönetenler burada liderliğe soyunur. İdeal olanı ise ortak bir platform oluşturarak, büyük bir sinerji elde etmektir.

1985 yılında Yunanistan’ın o zamanki Kültür Bakanı Melina Mercouri’nin girişimleriyle, Avrupa Birliği ülkelerinin, birbirlerinin kültürlerini daha yakından tanıyabilmeyi amaçlayarak, AB Kültür Bakanlarını Atina’ya davet ederek, “Avrupa Kültür Başkenti” projesini anlatmış. Tam 10 yıldır Avrupa’nın birçok başkenti ve önemli kenti “Avrupa Kültür Başkenti” olarak ilan edilmekte. Kuşkusuz önemli kriterler aranan böyle bir seçimde kentler adeta yarış halinde. AB’ye üye olmayan ülke kentlerine de izin çıkınca artık her yıl bir değil birkaç kent “Avrupa Kültür Başkenti” olarak ilan ediliyor. 2000 yılında, mileniyum nedeniyle tam 9 kent bu klişe ile anıldı.

Avrupa tarihinden daha eski tarih ve kültür mirasına sahip Türkiye bu olayın neresinde?

Acı ama gerçek biz daha bu işin başındayız. Sadece İstanbul bu konuda bir girişimde bulundu ve 2010 yılı için başvurdu. İstanbul’da oluşan Sivil Toplum Kuruluşu’nun Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Nuri Çolakoğlu, 2000 yılında böyle bir ideal için çalışma başlattı. Ve İstanbul 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti ilan edildi.

Avrupa Kültür Başkenti olarak ilan edilmek ne getiriyor?

En önemlisi o kent bir kimlik kazanıyor. Kendi kültür kaynaklarını yeniden düzenleme ve projelendirerek bunların geleceğe taşınması sağlanıyor. Kültürel zenginliğin hem kendi içinde daha çok sahiplenilmesi ve Avrupa’ya-dünyaya tanıtılması ana hedef. Hiç kuşkusuz kültürel zenginliğin tanıtılması ve bu cazibenin sağladığı Turizm hareketi tartışılmaz büyük ivme kazanıyor. Bugüne kadar ilan edilen tüm kentlerdeki turizm verileri de bunu gösteriyor.

İstanbul’un bu girişiminden sonra Avrupa Kültür Başkenti olmaya Antalya da talip olmalıdır.

Olmalıdır diyorum çünkü Antalya kendine böyle bir vizyon belirlerse o zaman daha planlı bir geleceğe yönelir. Turizmde bir “master plan” eksikliğini sektör olarak hep söylüyor ve yazıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı master plan değil ama bir 2023 yılı stratejik planı çalışmasını başlattı. İşte bölgesel bir “master plan”a konu olacak bir proje, Antalya için ‘Avrupa Kültür Başkenti’ olmasıdır. Bu hedef Antalya’nın yıllardır kanayan yarası ‘Kaleiçi’ projesine sadece, hayat vermekle kalmaz, Antalya’nın tarihteki misyonu olan “Pamfilya” ‘Farklı Kültürlerin Kenti’ ve Likya ‘Işık Ülkesi’ hedefine yeniden ulaştırır. Dünyanın barış içinde, geleceğinin belirlenmesinde kültürel zenginliğin tanınması ve tanıtılması, turizm gibi büyük bir faktördür. Antalya bu vizyona inanmalı ve girişimde bulunmalıdır.”

Son söz; Kentlilik bilincini ve kente olan tutkuyu arttıracak olan en büyük etkenlerden biri, kentteki kültür, sanat ve eğlencenin kalite ve kandite bileşkesidir. KÜLTÜR KENTİ olabilmenin daha başındayız.

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR