70’li yıllarda Türkiye 3 moda akımının etkisindeydi, ülkedeki ideolojik kutuplaşmanın aslında modaya yansıması da diyebiliriz buna. Birinci moda akımın takipçileri, kendilerini sol ve devrimci olarak tanımlayarak, Che Guevara’nın gerilla kıyafetleri postal, bulucin, parka ile sınırlandırırlardı. İkinci grupta; sağcı İslamcı kesimin sadece kadınlar için moda arayışı vardı. Tesettürü bugünlere kadar taşıyan, gazeteci Şule Yüksel’in “türban” olarak adlandırılan baş bağlama modasıydı. Üçüncü akım ise Batı modasını, yakından olmasa da takip eder ve ettirirdi. Şimdilerde iki ve üçüncü grup her ne kadar ayrı gibi görülseler de ikinci grup hala kendine özgün bir çizgi bulamadığından, üçüncü grup içinde “fraksiyon” olarak yer alıyor. Birinci grup ise marjinal yapıya dönüştüğünden, ortadan kalkmış durumda.
Türk modası, öncelikle birkaç ailenin tekstil ve mağazacılık yatırımlarıyla sahneye çıkmıştır. Vitali Hakko Vakko’yu, Boyner Ailesi Altınyıldız-Beymen’i, Zeki Başeskioğlu Zeki Triko’yu, Hayrettin Karaca Çift Geyik Karaca’yı, Fevzi Atabek Atalar’ı marka yapmıştır. Kendini “terzi” olarak adlandıran ama 27 yıldır defile yapan Yıldırım Mayruk ise moda tasarımcılığının Türkiye’deki kilometre taşıdır. Diğer taraftan Cemil İpekçi ise modayı toplumumuzda daha anlaşılır hale getirmiştir.
70’lerin sonunda askeri darbe, toplumdaki tüm birikimleri silip süpürürken, UNESCO 1981 yılını Atatürk Yılı ilan ediyordu. Askeri cunta hükümetini ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ü çok mutlu eden Vakko’nun Anadolu medeniyetlerinden motifleri içeren, “Anadolu Ateşi” moda defileleri Roma, Viyana, Bürüksel, Londra ve Paris’te düzenlendi. Vakko’nun bu muhteşem defilesi için bastığı broşür hala bütün güzelliği ile kütüphanemde yerini koruyor. O dönemin yurtdışına açılan Osmanlı ve Anadolu motifleri ağırlıklı defileleri, İstanbul Olgunlaşma Enstitüsü ve Zuhal Yorgancıoğlu’nundur. Bu yılları ülkemizdeki tekstil ve konfeksiyon atılımı takip etti. Normalde bu gelişmeye paralel gelişmesi gereken moda tasarımı ne yazık ki gelişemedi. O dönemde Londra’da en çok ses getiren Rıfat Özbek bir Türk modacı olarak ortaya çıktı. Londra’da 2 kez “Yılın Tasarımcısı” seçildi. Bir yandan Prenses Diana, Rıfat Özbek’ten giyinirken, Türkiye’den Beymen Mağazaları, Özbek’in koleksiyonlarını satın aldı. İşte bugün Türk Modası ve tasarımcıları dünyada konuşuluyorsa, ilk adımı atan Rıfat Özbek olmuştur.
Markalaşmış modacı sayımızı toplumda kaçımız biliyoruz? Onlar ülkemizin olumlu imajına büyük katkılar sağlarken, tanıtım için sağladıkları artı değeri hesaplayan var mı?
Şapka tasarımlarıyla dünyada adından söz ettiren 23 yaşındaki Derya Delice’yi bir yazımda sizlere tanıtmıştım. Moda dünyasını kasıp kavuran Atıl Kutoğlu, Dilek Hanif, Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Hüseyin Çağlayan, Bora Aksu, Ümit Benan, Erkan Çoruh, Aslı Filinta genç tasarımcılara yol gösteriyorlar ve “rol model” oluyorlar. Dünya modasının stil ikonu Victoria Beckham’ın, Türk modacıların eserlerini sunması, nereden nereye geldiğimizin kanıtıdır. Eskiden sadece yurtdışında modanın eğitimi alınabiliyordu, bugün ise İstanbul, üniversiteler düzeyinde önemli moda eğitim merkez haline geliyor.
Türkiye, konfeksiyon, fason üreticiliğinden bir adım daha öne çıkarak kendi moda markalarını oluşturuyor. 1985’te Fransa’da kurulan LC Waikiki bugün bir Türk markası, Mavi Jeans “Mavi” olarak dünya pazarına hızla yayılıyor, Colezione yurtdışında 18 ülkede, ADV-Tween 27 ülkede, Park Bravo, Koton, Vakko az ülkede ama emin adımlarla ilerliyorlar. İpekyol, Twist ve Machka markalarıyla Ayaydın Miroglio Londra, Bürüksel ve Atina’ya Türk Malı etiketini taşıyorlar.
Catwalk (Kedi Yürüyüşü) moda denince ilk akla gelen harekettir. Bizde mankenlik bu yürüyüşle değil magazinde çıkan abuk haberlerle anılıyor. Moda, modern toplumun vazgeçilmezi ve insanlardaki tutkunun bir kültür versiyonudur. Kültürlerin birbirleriyle olan iletişiminde en etkin güce sahiptir. İtalyan modasının, 70’lerin ortasına kadar negatif “geri kalmış Akdenizli” imajını, nerelere kadar yükselttiğini düşünürsek, modanın gücünü daha iyi anlamış oluruz. Geçici moda olmak yerine, sürekli kendini yenileyen bir moda kültürü yaratmak zordur. Zoru başarmak için ise gerçekten bilgi ve sistemli çalışma gerekir. Yoksa moda olarak gördüklerimiz, bir rüzgardır, gelir geçer... Genç sanatçı Derya Delice’nin dediklerini tekrarlamam gerekir “Bizim kültür kodlarımız, aslında tüm dünyaya esin kaynağı olur.”
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR