Her gidişimde daha farklı bir Ankara görüyorum..
Modern, akıllı ve aydınlık binalarla, yollar, altgeçitler ve kavşaklar artıyor ama,kafalar giderek geriliyor,karamsarlık ve karanlık korkusu iyice gelişiyor.
Eskiden yüksek sesle konuşur,şakalaşır ve siyasi dedikoduları rahatça anlatırlardı Başkent'liler.Şimdi kısık sesle,ürkerek kulaklara fısıldıyorlar düşüncelerini, gözlemlerini..İnanılır gibi değil ama herkes, olağanüstü halin üç ay daha uzatıldığı şu günlerde,polis kulağına takılmaktan korkuyor.
Herkesin dilinde Meral Akşener,Melih Gökçek,müftülere verilen nikah yetkisi var.Yine herkes para darlığından,harp tehlikesinden ve enflasyonun yükselme ihtimalinden bahsediyor.Meral Akşener fırtınası,siyasi yelkenlerin bu fırtınayla dolmaya başladığı ve kurulacak yeni partinin seçimlerde barajı rahat aşacağı Ankara kulislerinde kabul ediliyor ama,iktidara zarar verebilecek bir gelişmeye ihtimal verenlerin sayısı yok denecek kadar az.
Ankara'da sokaklarda dolaşıyorum,Eşe,dosta,esnafa kime rastlarsam geleceği soruyorum.Milletin ekonomik krizden ödü kopuyor.Gelen fırtınayı görüyorlar,Suriye ve Irak sınırlarındaki Ordu'muzun harekatının daha da ileri gitmesinden endişe ediyorlar,devletteki israftan ve lüks hastalığından yakınıyorlar,Suriye'lilere harcanan para ve tanınan imtiyazlara çok kızıyorlar.Genel bir kızgınlığın adresi de cılız muhalefet yani CHP..Daha etkili bir muhalefetin,iktidarın (ben yaptım oldu)zihniyetini bir miktar da olsa frenleyebileceğini söyleyenlerin sayısı hayli fazla.
Sokaklarda,resmi dairelerde,lokanta ve alışveriş merkezlerinde sakallıların ve badem bıyıklıların sayısı hayli artmış.Bir söylentiye göre ,AKP Lideri ve merkez yönetimi bıyıksız erkek görmek istemiyormuş.Şehir efsanesi de olabilir ama,sakal ve bıyıklardaki artışa bakılırsa,belki de doğrudur.Bir önemli artış da,makam arabalarının ve koruma polislerinin çokluğu.Devlette inanılmaz bir lüks araba merakı var.Tepeden aşağı doğru yüksek memurların çoğunda pahalı,gösterişli,sirenli otomobil ve jipler,milletin dikkatini çekiyor,görenleri kızdırıyor ve öfkelendiriyor.Belediyelerin daire müdürlerinin,kısım amirlerinin altında bile var bu lüks araçlar.Resmi araba saltanatına son verilse,gereksiz makam araçları kaldırılsa,inanın Ankara'nın trafiği çok rahatlar.Üstelik çok büyük bir tasarruf sağlanır.
Koruma polislerinden ve sivil polislerin çokluğundan da rahatsız Başkent'liler.Hele Başbakan ve bakanların geçişlerinde yolların kesilmesine,anonslarla araçlara bağırıp çağırmalara ifrit oluyorlar.Eskiden de olurdu bunlar ama,böylesine misliyle bir artışa AKP'den önceki dönemlerde pek rastlanmazdı.Başbakan'ın konvoyuna da rastladım Çankaya inişinde.Araç ve polis bolluğu,rahatsız edici boyutlardaydı..Bizi yönetenler kimden ve niçin korkuyorlar?Bu kadar korkacaklarsa,niye önemli görevlere soyunuyorlar ve geliyorlar?Elbetteki devlet büyüklerimizi korumamız gerek.Ama böylesine ifrata kaçmadan yapmak lazım bunu.Milletinden korkan,sokaklarda çelik yelekle dolaşan,çevresini korumalara sardıran siyasetçilerin görüntüsü hiç de hoş kaçmıyor.Birileri bunu kendilerine söylerse iyi olur.
Ekonomi bozuluyor,pahalılık artıyor,millet geleceğinden korkuyor ama, Ankara'nın bilinen restoranları tıklım tıklım dolu.Meşhur Trilye balık restoranı için bu çok normal,rezervasyonu günler önceden yaptırmanız gerekiyor.Peki,Fevzi Hoca'ya ne demeli?900 kişilik salonda iğne atsanız yere düşmez.Üstelik de içki vermiyorlar.AKP liderinin hemşerisiymiş,Atatürk Orman Çiftliği arazisinin tahsisli bölümüne yapmış restoranı.Allah için de çok güzel dekore etmiş.Müşterileri genelde iktidara yakın işadamları,büyük esnaf ve AKP sempatizanları.Siyaset sahnesinin çok ünlülerine burada rastladım.Ama muhalefetten kimseyi göremedim.Bir de Tavacı Recep'i var Başkent'in.O da çok büyük ve boş masası olmayan bir et restoranı.
Bilmem Çukurambarı bir gördünüz mü?Ankara'ya yolu düşenler burayı mutlaka görmeliler.Amerika'daki şehirlerin işmerkezlerine taş çıkartır.Modern gökdelenler,yedi yıldızlı oteller,çok lüks ofisler,rezidanslar,pahalı mağazalarla dolu.Büyük firmalar merkezlerini buralara taşımışlar.Holdingler de,iktidara yakın bilinen müesseseler de yönetim binalarını Çukurambara'a ,eski adıyla Söğütözü'ne götürüyorlar.Fiyakaya ve gösterişe meraklı devlet daireleri de var çevrede.Buraya gelmişken,ODTÜ'nün arazisini biçerek açılan yolun hafriyatını da gördüm.Muazzam bir ağaç katliamı olmuş,çok acıdım manzaraya.Söktükleri ağaçları başka yerlere dikeceklermiş.Öyle yapacaklarına,o güzelim ormanı tahrip edeceklerine,yolun güzergahını değiştirseler daha iyi olmazmıydı?Bu siyasetçilerin inadı ve yeşil düşmanlığı,ülkeye ciddi zararlar veriyor.Buna mani olmak,bu kafaları frenlemek lazım.
Peki,o kötü-bu kötü,hiç mi güzel şeyler olmuyor memlekette?Elbette iyi şeyler de var,iyi yapılan işler de var,milletin yararına olan kararlar da oluyor tabii.Ama olumsuzlukların ve yanlışların fazlalığı,iyilerin de değerini düşürüyor.Artı ve eksi hesabı yapıldığında,eksilerin sayısı ve etkisi çok fazla.Özellikle Cumhuriyetin ilkelerine ve kurumlarına karşı takınılan tavır,FETÖ mücadelesindeki tutarsızlıklar,tavşana kaç tazıya tut politikası gibi...Hele laikliğin ve Anayasa'nın paspas gibi devamlı çiğnenmesi affedilecek gibi değil.Bakalım millet ilk seçimlerde,bunun faturasını nasıl kesecek göreceğiz...
Ankara gözlemlerim burada bitiyor.Aradabir Başkent'e uğramakta fayda var.
Biraz da gülelim;
Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve baş rahibenin önünde diz çökerek;
- Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi.
- Ne oldu kızım ?
- Arka bahçede çiçek topluyordum, bahçıvanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana...
- Tecavüz mü etti ?
- Evet.
- Peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç.
Bahçıvanın oğlu ile ben ilgilenirim.
- Limon hamileliği önler mi ?
- Hamileliği önlemez de en azından sırıtmanı engeller.