Çarpık Akıl ve Gerçek Akıl

Her Akl/Akıl’aAkıl denilemez..

Habertürk yazarı Balçiçek İlter, edebiyatçı Adalet Ağaoğlu ile yaptığı söyleşiyi kaleme almasında; “Adalet Ağaoğlu’na kime oy verdiğini sordum...dedi ki ‘Vicdanımla aklımın arasında kaldım. Vicdanım BDP’den yanaydı. Yaşadıkları..onlara yapılanlar…Ama bazen akıldan yana olmak gerekiyor. Ben bugün BDP ile AKP’nin yapacağı bir Anayasa’yı istiyorum. Meclis’te o iki partinin varlığı çok ama çok önemli!”..bu konuşmadan ünlü edebiyatçının AKP’ye oy verdiğini anlıyorum. Ya da aklının o taraftan yana olduğunu…Eğer bugün AKP, Allah’a inanmadığını söyleyen aydın bir kadının, Adalet Ağaoğlu gibi bir edebiyatçının oyunu alabiliyorsa, durup düşünmeli…değildir. Ne dersiniz?” diyordu…

Ne dersiniz (?) dediler ya, “Adalet Ağaoğlu aklını da” değerlendireceğim düşüncelerimi şimdi yazıya döküyorum..

Bilmediğini Bilmeyenlere

Onlardan Haşemacılara, Bikinicilere, Vatan Değerlerinden Sıkılanlara, Vatan Kurtaran Aslanlara!..

Yılmaz Özdil fan kulüp’ dahil, ‘tüm fan kulüplere

Akif rahmetlinin, “Müslümanlık bilmem amma, galiba göklerdedir” dediklerinin dışındakilere, “yer’de” kimler varsa onlara…

***

İNSAN” denilen varlık “OT”mu ki!..

İNSAN, YER’DEN “OT GİBİ” BİTMEDİ YA..

Böyle olunca da, “sahip olduğu akıl” konusunda kim ne diyebilir?..

Ya da Balçiçek İlter tanımıyla, “Tanrıya inanmadığını söyleyen ‘aydın kadın’Adalet Ağaoğlu aklı” için (de) ne diyebiliriz?..

***

Fakat önce…

“Ağaoğlu/giller aklı da” dahil, “insan aklına” duyuru olan “bilimsel gelişmeler” ne diyor onu belirtelim: Son bilimsel çalışmalar, “‘TANRI PARÇACIĞI’ BULUNDU” diyor..

Bilim bu bildiriyle, yaşadığımız Evren Sistemi’ için, “Tanrı yarattı” demek istiyor..

Mgu54hmer58ipsekezk1c3ifi İdau0f8svizf0nciçreeu0l8e’nidays8pn C9zdt2jene8u61f1vre989058 ke2gigwenti2r5zn1nde893cjt olh15f8kan f46pcmAvr4imvf9upazzvn2vfjy8nlklebh2p1der j9efkoAraob6dniştırnnk8drma6ncy9dlar5a0bwc Kotyctlgnsezc0h13yi/b66mhzCER548fibN’dr0t5eie sü9d51yarmegi6tbjktekyidc0 olmmyli3an 6ya5p2dwfdhodesco15ineyderlh9n1, “varolması1964’de” öngörülen 8t1c50tbsyibTai4fufvnrı1mgnhu Pau48azsrçautv8vzcığisl6ztı’ wl03utdenilen şey ar0fzo4aanı0f82mhyordu.Ve..ml14eb3h5ti925 Temmuz 2011 tarihli gazete haberlerinde, ‘Tanrı parçacığı’nın varlığı kanıtlandıdeniliyordu..

Sözkonusudeneyle de, Evren Sistemi’nin “Yaratıldığı”,haliyle de, “Tanrı’nın varlığı”,bir kez daha “deneyselleştirilmiş/kesinleştirilmiş” oluyor…

***

Pekiama..

Bilimsel çalışmalar, “Yaradılışı kesinleştirip, Tanrı’nın varlığını” ortaya koydu da, herkes “Tanrı’yainanacak mıdır?”

Hayır..

Bilim denilen olgu, “Yaradılışı” pek çok kez “kesinleştirmiş” olmasına rağmen de,O’na ‘inanmayanakl (akıl)’ hâlâ da var, hep de olagelecektir.“Yaratılış (Tanrı) Gerçeği”,21’nci yüzyıl ilminin de “kesinleştirilmişöngörüsü” olmasına rağmen, “Akıldışılığın (bilimdışı kalmanın)”olduğu, olacağı da görülebiliyor. Zaten de, ünlü teorik fizik-matematikçi, aynı zamanda ateist de olan Stephan Hawking’in; “Evren’in ortaya çıkışı (Yaradılışı)” konusunda, -Siz buna yapana Tanrı diyebilirsiniz, demesine rağmen, “yine de Tanrıya inanmayan aklı da”, bu görüşümüzün delili oluyor…

***

İnsanoğlu, yaşamında, “Tercih (Seçim)”içre“olduğu/bırakıldığı” için ağaca, ata, ite, ota, puta (vb..) “Tanrı deme” tercihi sözkonusu olabiliyor. Fakat, dün o partiye, bugün bu partiye, yarında başka bir siyasi partiye ‘oy verenleri’anlamamı da kimse benden beklemesin, çünkü, kısa süren insan yaşamında,“DOĞRU”, zaman ve zemine göre değişmemelidir. Her zaman ve zeminde “Doğru”,Doğrudur”,haliyle de, her türlü ‘değişme’,“bir yanlışlıktan, bir başka yanlışlığa geçmek” demek olur, oluyor. Yaşamında “yanlış tercihler” yaptığı anlaşılan “Aydın kadın Adalet Ağaoğlu aklı” da,“Tanrı’ya inanmamayı tercih etmiş akıl” da oluyor..

Tabii ki de, “Ot olduğuna inanana da yada inancı Ot (vb..)” olana da bir şey demiyoruz; yaptığımız sadece tespit;İnsanlık TarihiTercih Tarihi” olduğu için; “Var biraz sen de oyalan” tercihi ile, “İşaret Taşlarını doğru okuyanların”tercihi,‘zamanın sonu’ gelene kadar sürecek,diyorum… 

***

Peki de, sözkonusu ‘tercihleri’ yapanlar “insan” olmalarına rağmen, neden “ayrı tercih” yapılıyor?

Ya da..

İnsanı “insan yapan” ne oluyor?..

Kendi nesli dışındakilerden farklı olan “Bedeni”olabilir mi?”

Yoksa, diğer canlılardan farkı olan, “Bilinç sahibi olması;Birikimini sonraki nesillere aktarabilme özelliği mi?”

‘Bilinç’ denilen şey, “insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur” oluyor. Kültür birikimini “sonraki nesillere aktarabilmesi” de zaten, bir “bilinci” gerektiriyor..

Kişinin veya toplumun, “Bilincini” sonraki nesillere ‘aktarabilmesi’, iyihoş da, AKTARILMASI GEREKEN BİLİNÇ,“hangi bilinç” olacak/tır?..

Mesela, bugünün dünyasının en güçlü devleti olan ABD’nin, sonraki nesillere AKTARACAĞIBilinç olan -kendinden olmayanı soyma, ona zulmetme, gerekirse öldürme- inancı, “doğru aktarım”;bir başka deyişle, “Gerçek Bilgi” aktarımı mı olacaktır?..

Hayır…

Demek ki de, ‘HER BİLİNÇ-BİLGİ”, insanı “GERÇEK İNSAN” yapmıyor..

İnsanı ‘Gerçek insan’ yapan, ‘cesedi (bedeni)’ de zaten değil

İnsanı “insan yapan”AKL (Akıl),‘Akıllı varlık’olması ama..

Ortalıkta pek çok ‘Akıl/Bilinç/Bilgi’ bulunuyor..

O zaman da, “hangi akıl/bilinç/bilgi?” değer ölçüsü olmalıdır?..

Ya da…

İnsanoğlu, “hangi AKLA/bilince/BİLGİYE sahip olmalıdır?”

Bu noktada..

Gerçek İnsan” tanımı için, “AKLEDİP, EDEMEYİŞ” önem arz ediyor..

Görebildiğim, “insanı ‘insan yapan”ınesasta “bu fark” olduğu oluyor..

“Sağlıklı Tercih” yapıp yapamaması oluyor..

Yoksa başka ne ‘farkı’kalırOT’dan, diğer canlı varlıklardan insanın..

Bir teşbihle de..

Vali olmak” ile “Adam olmak” kıssası ‘farkındalığı’yaşamak gibi bir şey bu…

***

Bunu, Kur’an’ın, Enbiya Suresi (21); 52-67’nciayetleriyleizah edersem de:

21/52. O (Hz.İbrahim), babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.

21/53. Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.

21/54. Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.

21/58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.

* Bu noktada şu:

Nakledildiğine göre;Hz.İbrahim, putları kırdıktan sonra BALTASINI, sağlam bıraktığı BÜYÜK PUTUN boynuna asmıştı.Putperestler, dönüşlerinde PUTLARININ KIRILMIŞ olduğunu gördüler. Bunun üzerine:

21/59. Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.

21/60. (Bir kısmı:)..bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.

21/62. Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? dediler.

21/63..şu büyükleri yapmıştır...onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.

21/64. Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.

* Bu noktada şu :

Putperestler, “sahip oldukları AKILLARI” ile, “bir putun diğer putları kıramayacağınıvicdanlarında ‘aklettiler’. Demek ki de, “Her şey çift yaratılmıştır” ayetleri gereği “kişi/İNSAN”, aynı zamanda (esasta) “İKİ AKIL” bulunduruyor. Çünkü, kıssadaki “Putperest AKIL”, “sahip oldukları aklıterk edip, onun yerine “bir başka akıl” koyması sonucunda, “zalim” olduklarını kabul edebiliyor..

Fakat… ‘Kendi vicdanları’kendilerine “zalim” olduklarını söylemelerine rağmen de,hemen peşinden tekrar, “eski vicdanlarına” dönüp, Hz.İbrahim’e kızılıyor:

21/65. Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.

* Bu noktada şu :

Yukarıda ifade ettiğim gibi de, her insanda “esas itibariyle” “İki Akıl(Bilinç/Bilgi)” bulunuyor. Bunlar, “Çarpık Akıl(Bilinç/Bilgi)” ve “Gerçek Akıl (Bilinç/Bilgi)” oluyor. Kişinin, bunlardan “Gerçek Aklı” “seçebilme iradesi”sözkonusu olmasına rağmen de, “Yanlış olanı” seçme “iradesi de” yaşanılabiliyor..

Burada dikkat edilmesi gereken incelik de şu oluyor: “Gerçek Akıl/Bilinç/Bilgi”,“BİR/TEK ADET”bulunmasına rağmen, “Çarpık Akıl/Bilinç/Bilgi”nin,“Tek değil”, BİRDEN ÇOK VERSİYONU bulunuyor.

İnsanlığın her döneminde ‘uyarıcılar’ bulunduğu için de, Hz.İbrahim de, döneminin “Çarpık Aklı”naseslenip şöyle diyordu:

21/66. İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?

21/67. Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de YUH OLSUN! SİZ AKILLANMAZ MISINIZ?

***

Yukarıda verdiğimiz, “Hz.İbrahimkıssası”nda görebileceğimiz gibi de; “Hz.İbrahim”olsun, karşıtları“Putperestler”olsun,her “iki tarafta” da AKIL var.

Hz.İbrahim, “sahip olduğu aklı ile”, GERÇEK TANRI’nın, göklerin ve yerin, arasındakilerin, içerisindekilerin “Rabbi olan” ALLAH olduğunu bulabiliyor, bilebiliyor.Hz.İbrahim’in veya onun gibilerin “bulabildiğini” bulamayanlar ise; atı, iti, otu, putu (vb..) Tanrı yerine koyuyor veya ‘hiçbir şeye’ inanmamayı “bulabiliyor”Kıssadaki putperestler, “sahip oldukları akıllarıyla” putlarının konuşamayacaklarını, bir putun diğer putları kıramayacağını, dolayısıyla da, bizatihi kendilerine bile faydası olamayan putlarının “tanrı olamayacaklarını”bilebilecek durumda olmalarına rağmen de, yine de putlarını“Tanrı” olarak kabul edip, tapınmalarını sürdürüyor.Anlaşılabileceği gibi de, “sahip olunanAkl (Akıl)”, “Tercih/Seçim”şeklini belirliyor..

***

Akl(Akıl)’ın tarifine baktığımızda; düşünme, anlama ve kavrama gücü, idrâk kuvveti, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüdenayırmaya yarayan kuvvet diyebiliyoruz.

İnsanın -yeryüzündeki ilk başlangıç döneminde- İYİ ve KÖTÜ’yüayırd edebilmesi de ancak, bir “İlk (ön) Bilgilendirme” gerektiriyor… 

“Akıl”, insanın, “kendisini ve çevresini tanıma yeteneği” olarak tanımlanan “Bilinç” gibi bir şey oluyor..

İnsanın “kendini ve çevresini tanıması” ise;“Nereden gelip, nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabını “bilmekle” kazanılabilecek bir şey oluyor..

Gereken “İlk Bilgilendirme” ve “Nereden gelip, nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabı içinbilim,Yaradılış/Tanrı Gerçeği” diyor..

“Akıl”için, “Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran” deniliyor ama,bilimin labarotuvar’asokup pek çok kez “deneyselleştirdiği” YARADILIŞIbulamayanlar, Tanrı’ya inanmayanlar yine de çıkabiliyor.Bir başka şekilde ifade edersek de: “Kimilerinin aklı”, bilim denilen, KABUL EDİLMESİ GEREKEN ŞEYİNdeneyselleştirdiği”GERÇEK (Doğru) BİLGİ”yi bulamıyor (!) ya da bulsa da kabul etmeyebiliyor!..

Sözkonusu bu “Akla’ karşın, “bulabilenAkıl” da çıkabiliyor..

Bu “iki akıl çeşidi”; hadiselerin hakikatini “idrak edebilecek mahiyette ikenetmeyen Akıl” ve hadiselerin (-Ahret) hakikatini “idrak edebilen Akıl” oluyor..

İdrak edebilecek mahiyette iken etmeyen Akıl” tanımına, “KARANLIK AKIL (Çarpık Akıl)” ya da “AYDIN (Münevver) OLMAYAN AKIL”; Akıldışılık, Bilimdışılık”demek gerekiyor.Çünkü,sözkonusu bu Akıl“görüyor-işitiyor” ama,yine de, “görmemeyi, işitmemeyi” Tercih ediyor.

Hâl bu olunca da, her AKL/Akıl için,“AKIL denilmemesi” gerekiyor. Çünkü, biri, “Sahip olunmaması gereken Akıl; Akıldışılık, Bilimdışılık)”, diğeri ise, “Sahip olunması gereken Akıl; Bilimsel Akıl”oluyor. Ya da şöyle ifade edelim:“AKIL” denilen şey ortada,“ÇARPIK AKIL (Bilgisizlik/Kültürsüzlük)” ve de “GERÇEK AKIL (Gerçek Bilgi/Kültür)” şeklinde bulunuyor. Kişi/İnsanoğlunun “Tercihi/Seçimi”debunlardan biri oluyor…

***

Herkes istediği ‘Seçimi (Tercihi)’ yapmakta özgürdür, fakat..

AKLEDİP-EDEMEYİŞ”çok önemli oluyor..

“İdrak” hasleti olmayan bir canlı üzerinden yaklaşım sağlarsak da: 1300'lü yılların başlarında Paris Üniversitesi rektörlüğünü yapan Jean Buridan'ın (1298-1366) meşhur felsefi hikayesinihatırlamak gerekiyor. Açlık ve susuzluktan kırılan EŞEĞİN bir tarafına,YULAF SEPETİ, diğer tarafına ise, bir SU KOVASIkonuyor. Eşek, o perişanlık içerisinde bir türlü hangisinden başlayacağını bilemiyor. DOĞRU AKIL/Seçme iradesi gösteremediği için de açlık ve susuzluktan ölüyor..

Bu noktada şu:

“İnsan” denilen varlık; at, it, ot (vb.) değil demiştik. “Eşek değil” demeye bile gerek yok. İnsanoğlu,“Akıl” gibi, “cüzi irade” denilen bir “NİMET”ede sahip. Onunla, “Tercihi (Seçimi)” yapıyor..

Sözkonusu “Tercih”;“Çarpık Akıl”ve “Gerçek Akıl” Tercihlerinden biri oluyor. Kişi/insan, “diğerini de”seçebilir ama, “seçme/karar verebilme iradesi” olan insanoğlunun, Tercihini, “Gerçek Akıl”dan yana koyması, “BİLİMSEL AKLIN” da“bu akıl” olmasının gereği oluyor..

Ebucehil’lerile Ebubekr’ler“farkı/ayrımı da” bu..

Hind’lerile Sümeyye’ler‘Tercihleri’ de bu oluyor…

***

“AKL”ın da “Gerçeği” ve “Sahtesi” ortada durmasına rağmen de, bazı insanlar yine de, “Gerçek (Bilimsel) Akla” ulaşamıyor?..

Tanrı sadece “O” olanALLAH, Kur’an-ı Kerim’inde;insanoğlunu,-doğru tercihler yapması için- bilgilendirdiğini, buna rağmen bir kısım insanların ise, kendini “Yeterli (Tanrı gibi)” gördüğü için, yani, “Çarpık (Sahte)Akıl (Akıldışılık)” Tercihleri sebebiyle,“Gerçek Akla/Bilince/Bilgi”ye ulaşamadığınıbildirmiş bulunuyor:

“Yaratan Rabbin adıyla oku!

O, insanı bir alak’tan (aşılanmış yumurtadan) yarattı.

Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;

O Rab ki, kalemle (yazmayı) öğretti.

İnsana bilmedikleri şeyi öğretti.

Gerçek şu ki, insan azar.

Kendini kendine yeterli gördüğü için.

Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.“ (Alak Suresi, 1-8)

 

Haliyle de..

Akledemeyiş… “Gerçek Akıl/Bilinç/Bilgi”den‘Çarpık (Sahte) Akıl”akaçış, “Evden kaçan kızın sonu” gibi olur, oluyor..

Ya “davulcuya” ya da “zurnacıya” varı(lı)yor..

Kimilerince kimilerine verilse de, “Yaradılışa/Tanrıya inanmadığını” söyleyecek kadın ve erkeğe Bilimsel akıl”; “Aydın kadın-erkek” unvanı ver(e)mez, vermemesi de gerekiyor…

***

Tarihe yapılmış çağrıya dönersek de:

“YUH OLSUN! SİZ AKILLANMAZ MISINIZ?”

 http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
01.08.2011
Bu makale 9526 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!