Aziz Nesin, Mehmet Akif’ten İNTİHAL yaptı

 Ziya Paşa, “Eşek ölür kalır semeri, İnsan ölür kalır eseri!” diye bir ‘farkı’ boşuna belirtmemiş, çünkü; Eser” ve “Semer” farkı, çok da ‘ucuz’ değil! İster ‘Eser’, isterse de ‘Semer’; “eş(ş)eklik” edilip de, “affola” denilmeyecek; Eser”e sahip çıkılacak, “Semer!!” ise edebiyat dünyamıza “gömülecek”, bugün yapacağımız bu oluyor…

***

Sözü “Semer”den de açtık ya, varmak istediğimiz nokta, “Semer”i onlarca asır sırtlamış olan “Merkep” de denilen “Eşek

Eşeğin/Merkebin, MÖ.’ki dönemlerde, insanoğlunun onlara ihtiyaç duyduğu bir anda yeryüzü sahnesinde görülmeleri ve tarihin bir bölümünün yükünü sırtında taşımaları bir tarafa, “eşeklik mevzusu/meseleleri” de edebiyat ve fikir dünyamızda önemsenebilecek bir külliyat oluşturuyor. Bu mevzuda kalem oynatanlar arasında, Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) ve Aziz Nesin’de (1915-1995) bulunuyor.

Aziz Nesin, Ah Biz Eşekler” isimli hikayesinde; Mehmet Akif Ersoy ise,  Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile” şiirinde, “Eşeği/Merkebi” değil ama, “eş(ş)eklik” denilebilecek bir hâli anlatıyorlar.

Eşşekliğin Divanı… Eşşekname” başlıklı, 11.09.2010 tarihli yazımda; Aziz Nesin’in, “Ah Biz Eşekler (1958)” isimli hikayesi için, kökenini; Mehmet Akif Ersoy’un, “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile (1913)” şiirinde buluyor demiştim.

İşte, bugün konumuz bu, “Eser” ve “Semer!!” farkı, Aziz Nesin, Mehmet Akif Ersoy’dan ‘İNTİHAL YAPTI’ diyeceğim.

Bu görüşümüzün teyidi için de önce, Aziz Nesin’in; Ah Biz Eşekler isimli hikayesinin özetini okuyacağız, imdi…

***

Ah Biz Eşekler” hikayesi; ‘Eşek milleti’nin bir zamanlar ‘insan milleti gibi konuştuğu’, bugünlerdeki gibi “anırmalarının” olmadığı bir “Dil/Eşekçe Dönemi”ni; bu “Dil”in “Ölü bir dil” haline gelip “anırılmaya  başlanılması “öncesini” anlatıyor.

Sözkonusu bu hikaye; “12 Eylül 2010 Anayasa referandumu” öncesindeki toplumsal duruma atfen, Yurtsan Atakan tarafından, 05.09.20110 tarihli Akşam Gazetesi’nde; Ah biz eşekler, 1958’den günümüze” başlığı altında şöyle; Aziz Nesin’in 1958’de yazdığı Ah Biz Eşekler isimli hikayesi(ni)…12 Eylül döneminde okumuştum…sanki…o yılların ahval ve şeraiti için yazılmış gibiydi. Daha sonra Turgut Özal döneminde, Hacı-Bacı iktidarında tekrar tekrar okudum ve her seferinde sanki yeni yazılmış gibi geldi hikaye…İkinci 12 Eylül (-yani 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu) sonrasının durumunu anlatmak için de Aziz Nesin’in hikayesinden iyisini yazmak mümkün değil.” şeklinde tanımlanıyor ve hikayenin özeti şöyle aktarılıyordu:

 

“Ah biz eşekler.. Ah biz eşekler..Biz eşek milleti de eskiden siz insan milleti gibi konuşurmuşuz. (...) Nasıl olup da o zengin eşekçe ölmüş, bir ölü dil olmuş, sonra biz eşekler anırmaya başlamışız; bunu…Merak ediyorsanız anlatayım. (...)

Bir gün, bu eski kuşaktan yaşlı eşek, kırlarda tek başına…Hem otlar, hem eşekçe türküler söylermiş. Bir ara burnuna bir koku gelmiş ama güzel bir koku değil, kurt kokusu.
Eski kuşaktan eşek, burnunu yukarı dikip, havayı derin derin koklamış. Hava, keskin keskin kurt kokuyormuş.
- Yok canım, kurt değildir, diye avunup otlamaya başlamış. Kurdun kokusu gittikçe artıyormuş. Belli ki kurt yaklaşıyor. Kurt yaklaşıyor demek, ölüm geliyor demek...

Eski kuşaktan eşek,

-Kurt değildir, kurt değildir... diye kendini avutmuş(...)

- Biliyorum, bu gelen kurt değil…Başını geri çevirip bakmış, kurt sırıtarak, ağzının suları akarak arkasından geliyor. Eski kuşaktan eşek yakarmaya başlamış:

- Ulu Tanrım, bu gelen Kurt bile olsa, kurt olmasın ne olur. Kurt değil canım, ben de boşu boşuna korkuyorum (...)

- Ah, ben de ne budalayım, diyormuş. Yaban kedisini Kurt sanıp kaçıyorum. Hayır, Kurt değil...
Ayaklarının var gücüyle kaçıyor, bir yandan da içinden şöyle geçiyormuş:
- Kurtsa da Kurt değildir. İnşallah değildir. Yok canım, ne diye Kurt olsun...
Başını çevirip arkasına bakmış, kurdun gözleri ışıl ışıl yanıyor. Eşek dörtnala kaçar, hem de,
- Vallahi de Kurt değil, billahi de kurt değil. Allah belamı versin ki Kurt değil, diye söylenirmiş (...)
Azgın, aç kurt keskin dişleri ile eşeğin sağrısını ısırmış, budundan büyük bir parça koparmış. Can acısıyla yere yıkılan eşeğin birden dili tutulmuş. Bildiği eşekçeyi, korkudan unutmuş. Kurt, boynuna, gerdanına saldırmış. Eşeğin her yanından kanlar fışkırmaya başlamış. İşte ancak o zaman eşek,
- Aaa Kurtmuş. Aaa o imiş. Aaa, o imiş! diye bağırmaya başlamış. Kurt onu parçalar, o da dili tutulduğundan, yalnız:

-Aaa, o imiş. Aaa, oo-ii. Aaa-iii. Aaa·iii! diye bağırır, inlermiş. (...)

İşte o günden sonra, biz eşek milleti, konuşmasını, söylemesini unutmuşuz, her duygumuzu, her düşüncemizi, anırtı ile anlatmaya başlamışız. O eski kuşaktan Eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek kendini avutup, kandırmamış ol­saydı, bizler de konuşmasını bilecektik.

Ah biz Eşekler, ah biz Eşek milleti: Aaaa-i, aaa-iiii"...

***

Aziz Nesin’in, “Ah Biz Eşekler (1958)hikayesini anlatan, yukarıdaki “özet alıntımızı” yukarıda vermiş bulunuyoruz.

Şimdi de, Aziz Nesin’in, Mehmet Akif Ersoy şiirinden  ‘İNTİHAL YAPTIĞI’ görüşümün  doğruluğunu, Aziz Nesin/leşen aklın” da kavrayabilmesi için, Mehmet Akif Ersoy’un; Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile…(1913)şiirini aşağıda veriyor; özellikle de, “BOLD karakterli” bölümü daha bir dikkatlice okumanızı istirham ediyorum, o da imdi…

***

Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...

Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!

Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir;

Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!

İstemem, dursun o pâyansız mefâhir bir yana...

Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana!

İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr!

Çok değil, ancak necip evlâda lâyık tek şiâr.

Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız:

Böyle kansız mıydı – hâşâ – kahraman eslâfınız?

Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına?

Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına,

Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr?

Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar?

Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?

Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi?

 

Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...

Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan! ...

His’ denen devletliden olsaydı halkın behresi:

Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş nârâsı!

 

Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

Lakin, ask olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,

Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!

Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...

Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!..

 

Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:

Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız!

Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!

Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:

Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!

Davranın haykırmadan nâkûs-u izmihlâliniz...

Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz:

Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme!

Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme,

Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam;

Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram!

Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur?

Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur!

            

Mehmet Akif ERSOY / 13 Haziran 1329 (1913)

***

Yukarıda, hem Aziz Nesin’in “Ah Biz Eşekler” hikayesinin özetini, haliyle verdiği mesajı; hem de Mehmet Akif Ersoy’un, “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile…” şiirini ve verdiği mesajı okumuş bulunuyoruz.  

Sözkonusu bu ‘iki çalışmayı karşılıklı olarak ele aldığımızda, Aziz Nesin’in 1958’de yazdığı, “Ah Biz Eşekler” hikayesinin “esasının”; Mehmet Akif Ersoy’un, 1913 tarihli, “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile…” isimli şiirinden kökenlendiğini, haliyle de bu duruma, “İntihal denilebileceğini; Aziz Nesin’in, Mehmet Akif Ersoy’danintihal yaptığını’ söylememiz mümkün olabiliyor.

Mehmet Akif Ersoy “şiiri” ile, ondan “45 yıl sonra yazılan” Aziz Nesin “hikayesi”nin aşağıda vereceğimiz “ortak yönleri” de, bu görüşümüz için “delil” teşkil ediyor:

1- Her “iki” çalışmada da “kahramanlar AYNI (ortak)” oluyor.

Mehmet Akif Ersoy’un; Aziz Nesin hikayesinden “45 yıl eski” olan “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile…” şiirinde, eserin “kahramanları” “Merkep (Eşek) ile Kurt” oluyor.

Aziz Nesin’in; “Ah Biz Eşekler” hikayesinde konunun “kahramanları” da, “Eşek ile Kurt” oluyor.

2- Her “iki” çalışmada da, “bireylerin, aydınların/toplumun” “davranış biçimleri ve sonuçları”, sözkonusu bu ‘iki hayvan karakter’; yani, “Eşek (Merkep) ile Kurt”un  davranışları üzerinden” yorumlanıyor.

3- Her “iki” çalışmada da, “bireylerin, aydınların/toplumun” “davranış biçimleri ve sonuçları”AYNI (ortak)” oluyor.

4- Her “iki” çalışmada da, “Kötü” olanı “Kurt” temsil ediyor. Bu da, her “iki” çalışmadaki bir “başka AYNILIK (ortak yön)” oluyor.

5- Her “iki” anlatımda da, “tehlikeye” rağmen “duyarsız” olanı temsil eden, “Eşek/Merkep” oluyor.

6- Her “iki” anlatımdaki “iki hayvan karakter”; yani, “Kurt ile Eşek/Merkep”in “davranış özellikleri” de “AYNI (ortak yön)” oluyor.

-“Kötü” karakter “Kurt”, hikayede ve şiirde, “kötülüğünü yapan” oluyor.

-Buna karşın; “Eşek/Merkep” ise, “yapılması gerekeni yap(a)mayan” oluyor.

7- Her “iki” çalışmada görülen bir başka “AYNILIK (ortak yön)” şu oluyor:

-Mehmet Akif şiirinde; “Eşeğin/Merkebin”; kendisini parçalamak için gelen “Kurt’a/tehlikeye” rağmen, aldırmayıp otlamasını sürdürdüğü; “duyarsız ve algılama zorluğu” içerisinde olduğu ifade ediliyor.

-Aziz Nesin hikayesinde, Eşeğin; kendisini parçalamayı amaçlamış Kurt yaklaşırken otlamasını sürdürüp; “Yok canım Kurt değildir...Kurt değildir..” şeklinde “algılama zorluğu” yaşadığı, kendisiniavutarak” da, “yaklaşan tehlikeye duyarsız kaldığı” anlatılıyor. 

8- Her “iki” çalışmada görülen bir başka “AYNILIK (ortak yön)”; Eşek/Merkep’in, “yaklaşan Kurt” tehlikesini, “tehlikeli olmayacak bir hayvan” olarak algıla(tıl)ması oluyor:

-Mehmet Akif şiirinde, “yaklaşan KURT tehlikesine” rağmen, “budalalık” yapılıp, gelen sanki “Tavşan veya Köstebek”miş algısı resmediliyor.

-Aziz Nesin hikayesinde; “yaklaşan KURT tehlikesi”, “ben de ne budalayım” denilerek, “Yaban kedisi olarak algılatılıyor.

9- Her “iki” anlatımda da, “idarecilerin/toplumların”, yaklaşan ve kendini “yıkacak/yakacak” olan tehlikeyi önemsememesinin, ülkenin parçalanmasına ve yıkılmasına vesile olacağı; bireyin/toplumların, “bir tutam ot fazla” daha “yemeyi (yaşamayı) kâr (bekâ) sayan” “Eşek/Merkep” gibi davrandığı, her “iki” çalışmada da sözkonusu ediliyor. Haliyle de, “AYNILIK (ortak yön)” sözkonusu oluyor.

Bir başka şekilde söylersek de; gerekli davranış gösterileceğine, hâlâ da “Kurt/KÖTÜ ile”  yaşanılacağı düşünülmesinin yanlış olduğu; mesela da, güncel bir örnekle; “Türkiye Cumhuriyeti’nin bekâsının ancak, “ABD ile ortak olunursa” süreceği zannedilip de, gereğini yapmayan idarecilerin/toplumların ülkelerinin, parçalanmasının ve yıkılmasının kaçınılmaz olacağı anlatılıyor. Azgın aç Kurt/ABD”, keskin dişleri ile “ülkemizin sağrısını” ısırmış, başımıza “PKK belası koymuş” ama, “ABD’yle hâlâ da işbirliği” yapılmasının sonucu “anlatılmış” oluyor.

Kendi başı belaya girince -kuyruğuna basılınca- söylemeye çalışıp da, ‘gerektiği (söylenmesi gereken) zamanda’ söylemeyenlerin, hasmı çullanmadan “son lokma yutma” tercihi kullanmak isteyenlerin; gerek Mehmet Akif Ersoy döneminde, gerekse de Aziz Nesin döneminde “aynı davranışı” sergiledikleri de, verilen “mesaj”, aynı zamanda bir başka “AYNILIK (ortak yön)” oluyor.

10- Cehaletin/bilgisizliğinsorun getirdiğimesajı, “iki” çalışmanın da bir başka “AYNİLİĞİ  (ortak özelliği)” oluyor...

11- Her “iki” çalışmanın yazılış gayesinin, hitap edilenleri ‘adam etmek, bilinçlendirmek’ olması da, bir başka “AYNILIĞI (ortak yönü)” gösteriyor:

-Mehmet Akif Ersoy şiiri:  Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok: Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok. Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız! diyor. Yani, bir tutam ot fazla daha yemeyi” ya da “biraz daha fazla bekâ’yı” kâr saymak, İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur!sonucunu doğurtur; bizim gibi duyarsız toplumların sonu, Eşeğin/Merkebin sonunun aynı olur diyor.

-Aziz Nesin hikayesi: O eski kuşaktan eşek, tehlike kuyruk altına girinceye dek kendini avutup, kandırmamış ol­saydı, bizler de konuşmasını bilecektik, Ah biz eşekler, ah biz eşek milleti: Aaaa-i, aaa-iiii... diyor. Yani, “tehlikeyi son anından önce” algılamış olsaydık, parçalanmayacak, dilimiz de tutulmayacak, konuşmayı sürdürecektik; tehlikeyi algılayamadığımız için “Eşeğiz-Merkebiz” diyor.

***

Sözkonusu bu “iki çalışmadaki birden fazla “ortak yön” tesadüf olamaz. Aziz Nesin; Mehmet Akif Ersoy’un,  Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...(1913)şiirindeki tema’yı şablon olarak almış”, Ah Biz Eşekler (1958)” isimli hikayesini yazmış görünüyor.

Buna “İNTİHAL” denir.

İntihal”, bilindiği gibi; “Aşırma” demek oluyor; bir “kişinin”, eserinde; başka kişinin ifade veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendine aitmiş gibi kullanması demek oluyor.

Bu tanım yönüyle, Aziz Nesin’in, Mehmet Akif Ersoy’dan “intihal yaptığı” tartışmalarına yol açacak kadar “şablon almış” olduğunu, haliyle de, bu “intihal” için (de), bir tür “sahtekârlık, hırsızlık” diyebiliyoruz.

Zaten de, Burak Kara’nın, 04 Ağustos 2011 tarihli Vatan Gazetesi’nde; “‘İskender’de ‘intihal yapmış’ iddiası! başlıkla yayınlanan şöyleşisinde; çevirmen Mefkure Bayatlı’nın; “Ama Türkiye’de edebiyattaki başka kitaplardan etkilenmeleri, yapılan intihalleri araştıran ve bilen insanlar var. Örneğin Virginia Woolf’un Orlandosu ile Aziz Nesin’in Betüş’ünün (1974) ana fikri aynıdır.” açıklaması da; Aziz Nesin’in “intihalci” olduğunu, “Mehmet Akif Ersoy’dan intihalinden sonra da aşırmaya” devam ettiğini gösteriyor…

***

Mehmet Akif ‘şiiri’nde ve Aziz Nesin ‘hikayesi’nde olduğu gibi, “insanların, kahramanları hayvanlar olan karakterlerle anlatıldığı eserler” demek olan “Fabl”ın, “ilk örneği”; Beydebaki, yaşam dönemi için, MÖ. 1. yüzyıl civarı- tarafından yazılmış, hükümdar(lar)a ve dahi sıradan insanlara verilen “öğütlerle/ah­lakla” ilgili bir masal kitabı olan, “Kelile ve Dimne” isimli eser olmuştur.

Sözkonusu bu eser adını, ilk bölümündeki bir hikâyenin kahramanı olan “iki çakal”dan; “doğrunun ve dürüstlüğün” simgesi “Kelile” ile “yanlışın ve yalanın” simgesi “Dimne”den -Kalilag ve Damnag’dan- almıştır.

Her ne kadar ‘Hint masal kitapları’nın en eskisinin “Pançatandra Masalları olduğu da ileri sürülüyorsa da; bu eserin “yazılış tarihi, yazarının kim olduğu, hangi yıllar arasında yaşadığı” kesinlikle bilinmemektedir. Haliyle, dünya edebiyatında “ilk ve önemli” Fabl’lar, Beydeba’ya aittir.

Doğu’da; Beydaba’yı takiben, Sâdi-i Şîrâzî’nin “Bostan ve Gülistanile Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Mesnevîsi tâkib eder, Şeyhî’nin “Harnâmesi de aynı sâhaya girer; Batı’da ise, “yaşadığı ve yazdığı varsayılanEzop (Aesopos) masallarından sözedilir, La Fontaine için ise, dünyadaki en tanınmış ‘Fabl’ yazarıdır deniliyor. Osmanlı’da, Tanzimat dönemi şairlerimizin çeviriler yoluyla Türkçe’mize kazandırdıkları Batı edebiyatı “Fabl” türündeki şiirlerinden; Şinasi’nin (1826–1871), La Fontaine­’den çevirdiği “Kurt ile Kuzu Hikâyesi” ile, kendisinin “Eşek ile Tilki”sinden (1859) sözedilir ama, Beydaba’nın Kelile ve Dimne”si, “Fabl” türünün kökeni oluyor. Edebi otoritelerce de zaten, Ezop (!) ve La Fontaine ‘fabl’larının da, “Kelile ve Dimneden ilham alınarak yazıldığı öne sürülüyor ki, bu da, “Fabl” demek, “Beydeba” demek oluyor.

Demek ki de, “hayvanlara ahlaki karakterler verilerek onların şahıslarında, bazı insan karakterlerinin” tenkid edilip “ahlak dersi verilmesinin”; yaşananlardan ders çıkarmak, hataları tekrarlamamak gibi unsurlara vurgu yapmanın tarihi, “dünyadaki en tanınmış Fabl yazarı” denilen La Fontaine’den çok fazla eski oluyor.

Kurt ile Eşek” karakterlerinin “kahraman olarak” yer aldığı bir başka örnek var mı diye baktığımızda ise, görebildiğimiz, bu tip “karakter” anlatımın “ilk kez”, Mehmet Akif  Ersoy ile edebiyat dünyamıza girdiği oluyor…

***

Eşşekname…Eşekliğin Divanı”nı yazmıştım, bu yazımda ise; “Eseri” ayırdım, “Semeri!!” yerine oturttum; kimse, Eş(ş)eklik” edip de “affola” demeyecek..

“Aynı şeyi ‘defaten yapıp da’, farklı bir sonuç almayı ummayacak!”

Yüzde 60 aptaldır, demeyecek!”

“Eşek gibi ‘anırmak’ olmaz, ‘işaret taşları’ doğru okunacak”

“…Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir. Lokman, 31/19

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

http://www.ahmetmusaoglu.com

 

Yayın Tarihi
31.10.2011
Bu makale 9176 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!