8 Mart sabahı dışarı çıkarken merdivenlerde üst kat komşumuz Vladimir İvanoviç’e rastladım.
Bir yandan merdivenlerden iniyor, bir yandan da söyleniyordu:
“Восьмое марта близко-близко,..(Vasmoye Marta bliska-bliska / Martın sekizi yakındır, yakın…)”
Söylediklerinin devamını buraya yazmayayım, uygun olmaz.
Bizim oturduğumuz beş katlı Hruşcov Dönemi binalarında asansör yok. İlerlemiş yaşına rağmen şimdiye kadar merdivenleri inip çıkarken Vladimir İvanoviç’in hiç böyle söylendiğini görmemiştim.
“Hayrola komşu ne diye söyleniyorsun?” diye sordum.
“Yahu сосед (sased-komşu), ben bu özel günlerde çok gergin oluyorum. Eskiden sadece doğum günü, 8 Mart Kadınlar Günü falan vardı; yenilerde bir de Sevgililer Günü’nü icat ettiler. 14 Şubat’ı unutunca bizimki suratını asıp, bir hafta benimle konuşmadı. Bari 8 Mart’ı kaçırmayayım bir şeyler alayım diyorum.”
Valodya, haklı, ama elli yıldır bir yastığa baş koyduğu karısı Olga babuşka da haklı. Rusya’da bu günler çok önemli. Hele 8 Mart’ta yakınları tarafından hatırlanıp, kutlanmayan, ufak tefek de olsa hediye verilmeyen genç kızların, kadınların bunalıma girmesi için başka bir neden aramaya gerek yok. Hemen yalnız olduklarını, kimseler tarafından sevilmediklerini düşünmeye başlarlar.
“Ama ne alayım? Pahalı bir şeyler alamam; biliyorsun bizim emekli maaşlarının durumunu…” diye devam ediyor.
Haklı, emekli maaşları Rusya’da oldukça düşük, allahtan başlarını sokabilecekleri evleri var.
Sanki çok anlarmışım gibi, “Çiçek al, en ucuzundan bir demet çiçek al yeter, en azından hatırlandığını görüp mutlu olur…,”diyorum.
Aklına yattı mı, yatmadı mı anlamadan bir elinde bastonu, diğer elinde Sovyetler zamanından, “Kuyruklu Yaşam” döneminden yadigar boş pazar filesi “, avoska”sı merdivenlerden inmeye devam etti.
Bastonunu hem yürürken destek almak için, hem de eskaza ona bulaşacak holiganların kafasını patlatmak için taşıyor. “Avoska”sınıysa alışkanlıktan… “Belki” torbası ya da “o gün ne kısmet olursa” filesi diyebileceğimiz bu pazar fileleri Sovyetler Birliği zamanından kalan, halkın yaşam kültürünün bir parçası.
Bastonunu öyle bir amaçla kullanacağı kötü bir olay olmamasını, “avoska”sını da bu özel günde doldurarak dönmesini dileyerek ben de yoluma devam ettim..
Rusçada “Avoska”nın türetildiği “avos” sözcüğü, Rusların ulusal karakterini ve yaşam felsefesini ifade eden bir sözcük. Özünde iyimserlik ve hayata umutla bakmak var. Bir şeyler kötü gidiyorsa, iyi olması için hiçbir sebep yoksa bile ya bir mucize ya da başka bir nedenle iyi şeyler olacak ve şans dönecek diye umulur. Kötü bir şeyler olacaksa bile yapacak bir şey yoktur, bunu kabullenmek gerekir. Bu, bizim kültürümüzde de olan, çok yabancı olmadığımız bir yaşam felsefesidir. Yani kadere inanmak, “İnşallah”, “Allah yardımcı olur” demek gibi bir şey. Sovyetler Birliği’nde özellikle 1930’lu yıllarda, tüketim malları kıtlığı yaşandığı zamanlarda, en temel ihtiyaç maddelerini bile dükkanlarda, mağazalarda bulmak adeta bir şansmış. İnsanlar, her sabah boş pazar filelerini, avoskalarını katlayıp ceplerine, çantalarına koyup, o gün bir ihtimal yolları üzerinde bir şeyler bulabilmek ümidiyle sokağa çıkar olmuşlar. Artık o gün ne kısmet olursa; belki bir somun ekmek, bir şişe süt, portakal, votka, ne bulabilirlerse…
Bütün günün koşuşturmasından sonra akşam eve döndüğümde Vladimir İvanoviç’in karısı Olga’yı bizim “padiyezd”in, apartmanın girişinin önünde deki, tahta sıraya oturmuş olarak buldum. Elindeki bir demet çiçeği gelen geçen herkesin görebileceği bir şekilde tutuyordu.
Valodya, söylediklerimi dikkate almış, diye düşündüm.
Eve girdim; sonra akşam yemeği için marketten bir şeyler almaya gittim, döndüm. Olga teyze aynı yerde oturuyordu.
Aslında çiçekleri bir vazoya koyup evde oturabilrdi, ama herhalde herkes görsün istiyordu.
Daha sonra kısa bir iki işimi halletmek için dışarı çıktım, döndüm. Olga teyze soğuk havaya rağmen yine aynı yerde oturuyordu. Apartmana giren, çıkan komşularla sohbet ediyordu.
Bir kere daha bir yere gidip, döndüm. Hala elinde çiçekler oturuyordu.
Dayanamadım, sordum:
“İyi akşamlar Olga teyze, nasılsın?”
“İyiyim,” dedi, daha sormadan, mutluluğunu gizlemek ihtiyacını da duymadan elindeki çiçekleri gösterdi:
“Vladimir İvanoviç, 8 Mart için almış, çiçekleri… saydım, hem de tek sayılı.”
Öyle ya bu da önemliydi, zira çift sayılı çiçekler Rusya’da geleneklere göre sadece ölüm olaylarında, cenazelerde verilirdi.