RUSYA'DAN MUHABBETLE

İgor Balıktan Döndü

İgor, iş arkadaşım, yeni yıl arifesinde mutlu bir şekilde yanıma gelip; elimi her zaman olduğu gibi, bütün samimiyetiyle sıkıca kavrayıp, tokalaşmıştı.

Yüzünde yılbaşı arifesi neşesi vardı. Önündeki uzun tatilini her yıl severek yaptığı gibi, arkadaşlarıyla birlikte gidecekleri buz tutmuş nehir kenarında balık tutarak geçirecekti.

Merak edip sormuştum; balıklar büyük mü, diye. Sol eliyle sağ kolunun bileğinden biraz ilerisine kadar işaret edip, balıkların büyüklüğünü anlamıştı. İşyerinden çıkarken ben de ona Türkçe “Rasgele İgor,” demiştim.

Rusya ve kış denince karsız, buzsuz bir panorama hayal edilemez. İlk göze çarpan manzaralardan biri de şu: Buz tutmuş nehirlerin, göletlerin üzerinde kendilerine uygun bir yer seçip, yerleşip, burguyla buzda açtıkları delikten oltayı sarkıtıp balık tutan öbek öbek insanlar…

İgor’un yalancısıyım; buz kalınlığı 5 santime ulaştığında üzerinde yürüyerek gezilebilirmiş; 10 santime ulaştığında arabayla, 40 santime ulaştığında kamyonla, 1 metreye ulaştığındaysa tankla geçilebilirmiş.

Bu, bir Rus geleneği… Pek çok Rus için geleneksel "sosyalleşme" yöntemlerinden biri… Aslında çoğu kez maksat, balıktan ziyade, sıkıcı kış günlerinde bir bahaneyle evden çıkmak, soğukta bir şişe votkayı ahbaplarla beraber açık havada yudumlayıp hasbıhal etmek.

Örneğin, Moskova’da, Leningradskiy Şose'de Moskova’yı Himki’ye bağlayan büyük köprünün ayaklarında donmuş nehrin üzerinde her zaman çok sayıda balıkçı görmek olası. Şehir dışına doğru, örneğin Dimitrovskoye Şose'den otuz kırk kilometre dışarıdaki göl bölgelerinde de balıkçılar bir hayli faal.

İgor, işin ustası; daha uzaklara gitti. Moskova’dan yaklaşık iki yüz kilometre uzakta Mojaisk’e gitti.

On günlük uzun yeni yıl tatili boyunca ve sonrasında İgor’un balık tutma serüvenini merak edip durdum.

Tatil bitiminde, ilk iş gününde işe gittiğimde, her sabah yaptığımız gibi, bir gönül göndermesi olarak, o bana kendi dilimde dili döndüğü kadar “Günaydın,” dedi, ben de ona onun dilinde “Dobre utra,” dedim.

Mutlu ve rahatlamış görünüyordu.

Sabah çayımı alıp yanına seyirttim. Tatilinin nasıl geçtiğini, çok balık tutup, tutmadığını sordum. “Niçivo!..” deyip, pek bir şey tutamadıklarını anlatıp, kahkahalarını koyuverdi.

Topu topu iki kilo kadar “podleşçik” tutabilmişti.

Tuttukları balıkların yerine cep telefonunun kamerasıyla kaydettiği arkadaşlarıyla tükettikleri votkaların boş şişelerinin resimlerini, arkadaşlarıyla sarmaş dolaş çektirdikleri fotoğrafları gösterdi.

O kasıklarını tutarak gülerken, mutlu, neşeli yüzüne baktım. Aslında balığa değil, dostlarıyla muhabbete gitmişti.

 

Yayın Tarihi
19.02.2023
Bu makale 544 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!