Sorular her zaman iyidir.
Biz soralım;
cevabı isteyen arasın,
isteyen bulsun .

Çocuklarınıza zenginlik olarak neyi gösteriyorsunuz?
Mal mı ? mülk mu? para mı? altın mi ? yaşam mi ? doga mi? sağlık mi?
Ya da değerleri mi?
Peki değer
Nedir ?
Saygı mi ?sevgi mi ? huzur mu ?sevinç mi? yaşam mi ?gelecek mi ? doğa mi ?
Öz GÖRÜ lük mü?
Çocuk ve gençleriniz ile zenginlik ve değer anlayışınız örtüşüyor mu?
Örtüşmüyorsa neden?
Siz çalışırken , o ( onlar) okumuyor; siz yürürken , o( onlar ) uçmuyor;
Siz koşarken, o( onlar) TV izliyor, sanal oyunmu oynuyor?
Siz üretirken , o ( onlar) yatık bir tüketici mi?
Ekonomi , üretim -tüketim ve siyaset o kadar umutsuz bir karmaşada ki; tüketici olmak yerine, doğadan olabildigince kendi el uretimimle ayakta durma yolcusu olmayi, Yörük sadelesmesini seçtim.
Vatandaş olarak, bu karmasada; doğru, iyi, güzel huzurlu bir geleceğe, Özü yitirmeden ilerleyecek yol -yön bulmanin ve de gostermenin önemli olduğuna inanıyorum.
Kafamızı ve hayatlarımızı bu kadar karıştıran şeyin aslında,
Devlet yönetimini yürütecek işleri yapanlarin yetiştirilmesinde yatan egitsel karisikliktan kaynaklı olduğunu düşünüyor;
hatta bu karışıklığın, daha adlandirmadan başladığına dikkat çekmek istiyorum.
Devlet yönetimine gelecekleri yetistirecek egitim örgününün adı mülkiye mektebi mi? Siyasal okulasi mi? Siyasal bilimler mi? Kamu yönetimi mi olmali...?... Bu isim bulaniklastirma da bile özkörlük söz konusu.
Osmanlı son dönemleri devlet, yönetim, siyaset yada mülk kavramlari o kadar karisiklasmiş ki, calkantilardan ilk sarsılan ve kurban edilen yerlerden önde gelenlerden biri de mülkiye mektebi olmuş.
Bu okul, Atamız; Ulu önderimizin de, mesleksel seçime yöneldiği ilk okul sonrası okulu olmasi sebebibiyle, Osmanlı'nın bu calkantili ortamından gençliğinde payını aldigini soylemek yanlış olmaz.
Belki de bu bilinçle ardı sıra askeri okula yönelmiştir...
Belki de gençliğinin en güzel yıllarında, o siyasi karışıklıkta Vatanın toprak olarak bir bir kaybedilisinden içi yandigindan , daha o yaşlarda eğitimin siyasi mülkiyetci yaklaşımla değil, felsefi bir gönül hareketi olması gerektiğini sorgulama bilgeligiyle olgunlaşmıştir...!
olasi ki; bu bilgelikle İstanbul hükümetinin siyasi çalkantılariyla orselenip kaybedilen Vatan gibi savrulup küçülmus mülkiye mektebi de, TC Devleti kuruluşunun ilk yillarinda Ankaraya tasinmistir.
Hemen ardınca , mezunlar derneğinin ilk toplantısina davet olarak gelen telgrafi kutlama cevabinda okulun adını " siyasal okulasi ..." olarak kayitlamasinin da tüm diğerleri gibi bilinçli adımlarindan olduğu bir gerçektir .
Atamızin Türk Tarih kurumu, Dil Tarih okulu, Türk Dil Kurumu atılımlarına öncülüğü rastgele olmadığına göre, mülkiye mektebi yerine "siyasal okulasi..." Tanımlamasini da, okul (oquz) felsefik ok boy anlayisini, eğitim orgunune kazandırma amaciyla sectigini anlamak zor bir tahmin olmamali.
Türkçede canlı anlam tasimayan mektep yerine "Ok'ul.." tanimiyla yeni nesillere, köklü Türk yaşam becerisinin aktarilmasi adına atilan bu bilinçli girişimde, pek çok diğerleriyle bir, özden beslenme refleksini yitirmiş siyasi carklarin Cumhuriyet içinde sinsice yeniden dönmeye başlamasiyla tersine hareketle engellenmistir .
TDK kurumu bu tersine hareketin etkisiyle, Okul kelimesinin kökenini fransizcaya dayandıracak denli gaflettedir ne yazık ki. ÖzKörlük bu derece olmasaydi , bu gün Latincenin ok boy felsefesinden ekol terimi kazandigini, yeni yetişen çocuğu bu felsefenin etkisiyle " boy " olarak tanımlandığıni ve hatta dağlarına "Alp " dağları dendiği gerçeğini konuşurduk ...
Türk Milliyetcisiyim diyen kesimlerde bile bu gün , Oq uz , ok boy felsefesinden kaynaklı okul kelimesi yerine mektep denmesi de ayni körleşme etkisindendir.
Hatta daha yenilerde bu partilerden birinin lideri "Yasa" gibi , eski öz Türkçeden gelen adıyla anılan " Yargı ..." kelimesi yerine, Osmanlıca divanı ali'nin getirilmesi önerisini yapabilmiştir...
Niyeti Fars kültüründeki divan değilde , Osmanlıya Ali olarak aktarılan ;
Şamanik Ala İye,
Yani AL T 'ag İyesi inancı yaklasimi ise de, bunu açıkca dillendirip Arabi_ Farsi duruşa siginmadan anlatabilmeliydi .
Dönelim ana konumuza.
Gençler ve egitimlerini siyasi çıkarimlarla mi? tüketimle mi? yada üretici bir felsefik yaklaşımlami geleceğe yönlendirmeliyiz?.
İnsanin doğa içinde tamlanarak, geleceğe hareket edip sekillendirme- oluşturma yaklaşımı, bu günün tanımıyla felsefesi; Türk'ün en eski eğitim yapılanması olarak "Ok boy" kültürüyle örgunlenip, boy okulu oluşmuştur .
Bu köklü kültürel varolustan kopmak; Mülkten, siyasetten hatta bilissel varolustan kopmak ve kendimizligi yitirmektir.
İşte bu sebeplerle , Atamızın
Eğitimi siyaset cikmazindan felsefeye çekme bilgeligini izlemeliyiz.
Siyasetçilerimizden ve siyasi ilimle eğitilen il bey yoneticilerinden, Ok uz üç boy felsefesindeki Dil ve Eğitsel kazanimlari geliştirecek destekler istemeliyiz.
Bu kültürün her ne kadar törpulenmis- hantallasmis küçük bir örneklemi de olsa, Yörük kültürü içindeki T'oyunsu etkinliklerin genç nesillerin karakter eğitimine katılmasına desteklerini istemeliyiz.
Elbette vatandaş olarak teba yada mülk yada siyasi çıkar nesnesi olmak istemiyor; yönlendirilmeyip,
Özgürce yönelen ışık ok anlayış ruhu olmak istiyorsak.
En çokta, gençlerimizin bu değerlerle özgürce kisiliklenip yonlenmesinin önü kesilmesin istiyorsak.