Duygunun dışavurumu olan sanatsal ürünler, çoğu zaman felsefe ve ideolojiyle karıştırılır.
Felsefe, var olanın varlığı üzerine düşünmedir; ideoloji ise bir öğreti.
Felsefe, nedenselliğe dayanırken; ideoloji, davranış değişikliğine odaklıdır.
Felsefe genel görünüm, ideoloji o görünümden kaynaklı bir yorumdur.
Üstün yaratı olan sanatsal ürün oluşturulurken, bakış açısıyla biçim kazanır. Bu biçimin anlatımı ne denli ustaca gerçekleştirilirse, ürün o denli evrensellik kazanır. Evrensellik, sanatın olmazsa olmazıdır.
Eğer sanatın içine ideoloji katılırsa, o ürün sanatsal olmaz, ideolojik olur. İdeolojik ürünler, kısa zamanlı ürünlerdir. İdeolojik ürünler, ideolojisinin bitimiyle biterler. Bugüne kadar hiçbir ideoloji, kendine alet ettiği ürünlerle kalıcı bir öz gösterememiştir.
Geçmişte ve günümüzde birçok sanatçının ortadan silinmesi ya da silineceği bu gerçeğin görünememesindendir. Bir bakıyorsunuz siyasi parti güdümlü kimi sanatçı görünümlü kişiler, o siyasi partilerin amblemleri altında bir orada bir burada görünür dururlar. Ürünlerine bakıldığında siyah-beyazın ötesine geçemedikleri görülür. Dar nüfuslu siyasi partili birkaç kişinin elinde ya da dilinde dolanırlar ürünler. Dildeki bu dolanım da sempatiye değil antipatiye yol açar.
Sanatçı görünümlü kişilerin siyasi partileri de mevcut sistemce varlığına yeşil ışık yakılan güdümlü partilerdir. Güdümlü oldukları içindir ki, basının çeşitli alanlarında kendileri ile sanatçı görünümlü kişilerine bolca yer verilir, sanatın vazgeçilmezleri gibi gösterilir, sanatı magazinin renkli sayfalarında boy boy resimleri yayımlanır, adlarının altı kalın çizgilerle çizilir, işler bitince de bir köşeye fırlatılırlar. Gelin görün ki onlar, alışkanlıklarını güdümlü oldukları partilerin salonlarında ya da elemanlarının yandaşlığında günbegün sergilemeye devam ederler.
Hele bu güdümlü sanatçı görünümlü kişilere öyle ödüller verirler ki, değmeyin gitsin!
Gerçek bir sanatçı, ödül alma uğraşı vermez. Çünkü aldığı ödülü hak edip edemediğinin çatışmasını yaşar içinde. Sanatçı kişiliğin duruş biçiminin tanımıdır bu iç çatışma.
Ödül, güdümlü sanatçıların ya da sanatçı görünümlü insanların tek hedefidir. Alırlar da. Yeter ki ödülü verecek olan komisyon, varlığını onaylayan üst kesimden bir sinyal alıversin.
Sezai Karakoç’un Kültür Bakanlığı Ödülünü geri çevirmesi, aslında güdümlü sanatçılara ya da güdümlü sanatçı görünenlere bir ders niteliğindeydi. Sadece ödülü geri vermesi değil; duruşu, tavrı da ders verici niteliktedir sanatçımızın. Hangimiz davetli olduğu halde en popüler davetlerde görebildik Sezai Karakoç’u.
Neden mi?
Çünkü Karakoç, sanat yapar. Ortaya koyduğu ürünler için ödüle, takdire, övgüye ihtiyaç duymaz. Sanatı sanatla yoğurur, biçimlendirir, sunar. Sunum sonrası ürün, herkesindir. Şu bu için değil, bu siyasi parti şu ideoloji için de değil. Kendi sanatsal bakışı için yapar sanatını. Kendi beğenisini kazanmadan karaladığını kimse görmez. Onun beğenisi herkesin beğenisi olur.
Sanat beğenidir.
Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Sözünü ettiğim Sezai Karakoç’un Diriliş ideolojisi değil, şiirleridir.
Sezai Karakoç’un verdiği dersten kaç kişi nasibini aldı, bilemem.
Ortada o kadar ödülcü kişi var ki, bilemem sözü ne denli gerçekçi olur, onu da bilemem.
Örnek verilecek daha nice sanatçımız vardır.
İsterseniz, biz yine güdümlü sanatçı görünümlü kişilere dönelim.
Demokratik kitle örgütleri gerek metropollerde gerekse taşra illerimizde sürekli etkinliklerde bulunurlar. Gerçekleştirdikleri etkinliklerinin çoğu sanatsaldır. Bu etkinliklere genelde siyasi partilerin il temsilcilikleri de davet edilir. Davetlilere protokolden yer ayrılır, onlar da gelir yerlerine otururlar. Sinema, söyleşi, sergi, şiir ya da edebiyat ve benzeri tüm etkinliklerde durum böyledir. Her zaman en öndeler, her zaman en ilerideler!
İdeolojisi belli kitlelerin sanatsal görünümlüleri de böyledir.
Dahası, bir yıl sonra verilecek ödülün sahiplerini bir yıl önceden bilirler. Onlar belirlemiştir ödülün sahiplerini.
Komisyonca ürünün değerlendirilmesi bir masaldır.
Kamuoyunun komisyonlara ve komisyonların verdiği ödüle tepkisi alaylı bir gülümsemedir.
Sonrası onlar için önemli değildir. Önemli olan o andır, o anda alınan ödüldür…
Ertesi gün basında adları yer alırsa –ki, alır mutlaka- değmeyin keyiflerine. Gazetelerden, dergilerden, TV’lerden önce onlar yayarlar adlarının, resimlerinin, haberlerinin nerede çıkıp yayımlandığını. Sanatta memleketin derin habercisidirler onlar.
Derin demişken, derinlik sadece kuyularda, sadece devlet kademelerinde aranmaz. Derinliği biraz da sanatta aramak gerek.