Evlilik ve dinî nikah (imam nikahı) konularında son günlerde medyada karşımıza çıkan bilgilendirme(!) veya kafa karıştırma amaçlı açıklama ve iddialar, kamuoyunda zaten var olan kavram kargaşasını iyice içinden çıkılamaz hâle getirdi. Konuya açıklık kazandırabilmek için biraz daha yakından bakmamız gerekiyor :
Türk kadınının toplumda eşit ve özgür bir birey olarak yerini alması, 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi’nin (Türk Medenî Kanunu’nun) 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmesiyle başlar. Daha önce geçerli olan dinî nikah uygulaması Türk Medenî Kanunu (TMK) ile ortadan kalkmış ve bir erkeğin biden çok kadınla evlenebilmesi de yasaklanmıştır. Daha sonra (01 Ocak 2002’de) yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK da aynı düzenlemeyi korumuştur. Buna göre, evlenmek isteyen ve aralarında evlenme engeli bulunmayan kadın veya erkeğin evlenebilmesinin ilk şartı “ayırdetme yeteneğine” sahip olmasıdır. Bu yetenekten mahrum olanlar hangi yaşta olurlarsa olsunlar zaten evlenemezler. İkinci şart, evlenme yaşına gelmiş, yani 17 yaşını doldurmuş olmaktır. 17 yaşını doldurmuş fakat henüz reşit olmamış, yani 18 yaşını doldurmamış kişiler, yasal temsilcilerinin izniyle evlenebilirler. Gerçi 16 yaşını dolduranların da olağanüstü durumlarda evlenmeleri mümkün olabilir; fakat bunun için hâkimin izni gerekir. Evlenebilmenin üçüncü şartı ise, evliliğin yetkili evlendirme memuru önünde yapılmasıdır. TMK.md.134/2’ye göre evlendirme memuru, belediye başkanı veya onun görevlendireceği memur ile köylerde muhtardır. Ancak 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 22/2. maddesi 19 Ekim 2017 tarih ve 7039 sayılı Kanun’la değiştirilerek İçişleri Bakanlığı’na, il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verebilme imkânı tanınmıştır. Ancak önemle belirtmek isterim ki, kendilerine evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verilen müftülerin resmî memur sıfatıyla kıydığı nikâh geçerlidir. Fakat bu nikâh, halk arasında “imam nikâhı” olarak anılan dinî nikâh değildir; müftüler, evlendirme görevini yerine getiriken mevzuat sınırlarını aşıp, imam nikahı kıyamazlar. Resmî nikâh olmaksızın sadece imam nikâhıyla hukuken geçerli bir evlilik asla gerçekleştirilemez. Bu yüzdendir ki, halk arasında konuyu özellikle “yaş” sorununa indirgeyerek hangi yaştaki çocuklara (özellikle kızlara) nikâh kıyılabileceğinin tartışılması son derece gereksiz olup, abesle iştigaldir ve kafa karıştırmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmez.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım hususlar konunun hukukî çerçevesini belirler. Fakat buradan hareketle Türk Hukuku’nda imam nikâhının yasak olduğu sonucuna varmak doğru değildir. Halkın dinî hassasiyetlerini dikkate alan Yasakoyucu, isteyen kimseler için evlenmenin dinî törenine (imam nikâhına) imkân tanımaktadır. Ancak bunun için, önce yasal evliliğin gerçekleştirilmiş olması zorunludur (TMK.md.143). Bu zorunluluk (yasak), hem resmî nikâha gerek görülmeyip imam nikâhının yeterli kabul edilmesi hâlinde yasal evliliğin hukuk düzeni dışında kalması tehlikesini engellemek, hem kadın ve doğacak çocuklar yönünden muhtemel hak kayıplarını önlemek, hem de erkeklerin birden çok kadınla evlenebilmelerine mâni olmak amacıyla öngörülmüştür.
Hukukun temel kurallarından biri de kanunlarla getirilen yasaklara uymayanlara uygulanacak yaptırımların açıkça belirtilmiş olmasıdır. İşte bu temel kurala dayalı olarak, Türk Medenî Kanunu’nun 143. maddesi ile getirilen “resmî evlilikten önce dinî tören (imam nikâhı) yapma yasağı”nın yaptırımı da Türk Ceza Kanunu’nun 230. maddesinin 5. ve 6. bendlerinde bulunuyordu. Bunlara göre; aralarında resmi evlilik gerçekleşmeden imam nikahı kıydıranlar ile, evlenme sözleşmesinin yapılmış olduğunu belirten belgeyi görmeden imam nikâhı kıyan kimse (imam) hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülüyordu.
Bu yaptırımları düzenleyen hükümlerin iptali talebi daha önce (1999 yılında) Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliğiyle reddedilmiş olduğu halde, aynı konuda 2014 yılında açılan dâvayı kabul eden Anayasa Mahkemesi 27/5/2015 tarih ve E.2014/36; K.2015/51 sayılı kararıyla, dört üyenin muhalefetine karşın , Türk Ceza Kanunu’nun 230. maddesinin anılan 5. ve 6. bendlerini oyçokluğuyla iptal etmiştir.
İptal edilen hükümlerin yerine yeni bir yasal düzenleme getirilmediği için ortaya çıkan yasa boşluğu (yaptırım yokluğu) yüzünden , resmî nikah olmaksızın imam nikâhıyla gerçekleştirilen birliktelikler hızla çoğalmakta ve bu durum, toplumun belli bir kesimince giderek normal karşılanır duruma gelmektedir. Söz konusu yasa boşluğu bir an önce giderilmelidir. Konunun bu makalede değinilenler dışında, insan (özellikle çocuk) hakları, toplumsal ahlâk ve kamu düzeni alanlarında da birçok sakıncası bulunduğu kuşkusuzdur.