
Elmalı’ daki görevim nedeniyle 19. yılına yaklaşan Antalya-Elmalı serüvenimde her gelişimde Elmalı’nın Antalya nın uzağında garip bırakılmışlığının hüznünü yaşarım. Karayollarındaki hızlı gelişim, sahil yolunun açılması tarihinde bir kavşak ve merkez rolü olan Elmalının bir dönem yaşadığı kuraklıkla birlikte gelişimini de kısıtlamıştır.
Hafta sonu Antalya da ki hareketlilik, sosyal yaşamın canlılığı hafta içi Elmalı da kendini dinginliğe, durgunluğa ve mis gibi serin ve temiz yayla havasına bırakır bende. Kendimi tarihte seyahat eder bulurum. 2 saatte sanki yüz yıl öncesine gidersiniz. Son yıllarda sebze – meyve üretimi ve seracılıktaki hızlı gelişim, artan üretimle Elmalı ekonomik gelişimini hızlandırmaktadır.
Muhteşem tarihi zenginliği olan eski fakat önemini hala koruyan, Antalya nın tarihi belleği olan eski bir Osmanlı kentinde tarihin yok olduğunu görmek hüzün verir bana. Kentin ortasından bir hançer gibi çıkan, kentin doğal siluetini yok eden yüksek yeni apartmanlar göz göre göre bir tarihin yok edilişinin tanığı olmak ne acıdır.
Tarihi Elmalı Evlerinin gün geçtikçe yıkılmaya yüz tutulması, özverili bir avuç yürekli insanın çabalarıyla korunabilmiş az sayıda evde bu umursamazlıkla belki yakın gelecekte yok olacak, oysa Antalya nın hemen dibinde Kültür turizmine merkez olabilecek zengin potansiyeline rağmen. Bir Safranbolu örneği burada da neden olmasın. Gelecekte kum deniz güneşin artık para etmediği zaman da kültür turizmi ile kentler gelirlerini artıracaklar. Antalya Turizm endüstrisi bu zenginliği ne zaman fark edecek? Antalya’ nın Deniz, kum ve güneşi bittikten sonramı ? Umarız o zaman da geç kalmış olmazlar, Elmalı konakları yaşamalı..
