Oğuz Atay, Türk Edebiyatı’nın usta kalemlerinden biridir. 1934'te doğmuştur. Ankara Maarif Koleji'ni, ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirmiştir ve çok genç yanında 13 Aralık 1977’yılında aramızdan ayrılmıştır. Atay, toplumun vicdanı olmuş ve “Tutunamayanlar” adlı başyapıtı Türk Edebiyatı’na kazandırmıştır. 70’lerin politikasının kent soylu aydınlarının yapmacıklığına da değinmeden geçemez tüm kitaplarında.
“Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken, Tehlikeli Oyunlar, Eylembilim” eserleri arasında akla ilk gelenlerdir. “Oyunlarla Yaşayanlar" adlı tiyatro eseri devlet tiyatrolarında sahnelenmiştir. Bence insanı ve ülkesini çok iyi tanıyan ve anlatan bir yazardı o.
Yazar, ne yazık ki yaşarken anlaşılmamıştır. Ölümünden bir hayli sonra kıymete binmiştir. Post modern tarzdaki yazılarından ötürü onu geçmişte acımasızca eleştirenler, bugün onu ilahlaştırıyorlar, bu çelişkiye de akıl sır ermiyor. Çünkü dün kötü ve kara dediğine, bugün iyi ve ak diyebilen bir zihniyet taşıyoruz. Yadsıyamazsınız, her şey ortada, ya da görünen köy kılavuz istemezmiş işte. Ölümünün 30. yıldönümünde Oğuz Atay, Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nin ortaklaşa düzenlediği “Türk Edebiyatın oyunbozanı” adlı sempozyumuyla (bilgi şöleni)anıldı. Kitaplarını okuduktan sonra yaşam felsefemi değiştiren yazar için arkasından atanlar şimdiyse, “badem gözlü” diyorlar.
“Tutunamayanlar” da: “Hayattan çıkarı olmayanlar unutulacaklardır!” der Oğuz Atay. Yazarın hayattan beklediği çıkar, kuşkusuz maddiyat değildi.
“Her olayda kenara çekilenler, kendini saklayanlar, gerçekten de kenarda kalacaklardır. Kimse onların varlığıyla tedirgin olmayacaktır. Gazetedeki ölüm ilanı bile yedinci sayfadan verilecek, kimsenin gözüne çarpmayacaktır. Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır. Ölüm de onların adlarını duyurmaya yetmeyecektir. Cennetteki muhallebicide garson onlarla ilgilenmeyecektir. Ağız tadıyla keşkül yiyemeden, masadan kalkacaklardır. Kendini beğenmişliğin cezasını, daha bu dünyada çekmeye başlayacaklardır. Hayatlarıyla yanlış olanların, ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır? Bir şeyler yapın sizi hatırlatacak. Anıt mezarlarda güller, menekşeler biterken, sizin mezarınızı otlar bürümesin. Hayattan çıkarı olmamak, hem tanrının hem insanların gözünde affedilmez suçtur. “Ben çıkarıma bakarım, bunun için babamı bile tanımam” diyeceksiniz ve gerekirse kimseyi tanımayacaksınız: Hele hayattan çıkarı olmayanları hiç!”
“Tutunamayanlar” dan sadece bir bölüm aktardım sizlere.
Yazarın, yaşam felsefeme birebir denk düşen fikirleri, beni onun yazdıklarına doğru sürükledi ve bir kitabın, insanın hayata bakış açısını değiştirebileceğini gördüm orda. Siz de hayattan çıkarı olmayanlardansanız Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı kitabını okuyun, tezden hem de. Aslında eserlerinin tümünü okumalısınız.
Atay, bugün aramızda yok ama ölüm ilanı yedinci sayfadan verilmedi, mezarını kuru otlar bürümedi. Bize bıraktığı aydınlık yol kitapları için, umarım cennette keşkülünü de ağız tadıyla yedi...
“Demiryolu hikâyecileri” adlı son öyküsünde şöyle seslenir yazar:
''Ben buradayım sevgili okur, sen neredesin acaba?''