Halk inancına göre peygamber olan Hızır ile İlyas, her yıl sadece bir kez buluşuyor. Hızır peygamberin karada darda kalan kişilere yardım ve kılavuzluk ettiği, aynı zamanda bolluk getirdiğine, İlyas peygamberin de suların koruyucusu olduğuna inanılıyor.
İnanışa göre, bolluk ve bereketi simgeleyen kişiler oldukları için onların ayaklarını bastığı her yerin yeşerdiği, temas ettikleri her şeyin bereketlendiği ve şifa dağıttıkları kabul ediliyor.
Hıdırellez öncesindeki günün akşamı vatandaşlar ev, araba, çocuk gibi dileklerini bir kağıda çizerek gül ağacının dalına bağlıyor ya da bu ağacın dibine toprak üzerine yansıtıyor. Bereket getireceğine inanıldığı için gül ağacının dibine para da gömülüyor.
Hızır ve İlyas kelimelerinin birleştirilmesi sonunda ortaya çıkan "Hıdırellez", Anadolu, Kırım ve Azerbaycan ile Orta Doğu ve Balkan ülkelerinde "bayram" olarak kutlanıyor.
6 Mayıs'ta piknikler ve anma günleriyle birlikte genelde nişanlı çiftler için eğlence tertiplenirken, gençler gelecekleri için sulara dileklerini üfler, bülbüllerin sesine eşlikle gökyüzüne umutlarını salarlar. Yaşlılar ise hayır duaları sunmak üzere kabir ve yatır ziyaretini ihmal etmezler.
Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir.
Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”
Denizli ve çevresinde “bahtiyar”
Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar” Balıkesir ve çevresinde “dağlara yüzük atma”,
Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.
Çiy taneleri
Yoğurt mayalama,Yozgat (Bozok),Kırşehir (Ahi Şehir) ve köyleriyle Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellezi takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki vakitte doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır. Trabzon-Şalpazarı İlçesi'nde maya katılmadan yoğurt yapılır. Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu şekilde elde edilen ve adına DOSTLUK Mayası denilip bir yıl kullanılır. Gelecek yıl tekrar değiştirilir."
Türkülerimize söyleniş tarzıyla ismini veren. Osmanlı Saray mutfağına kasap ve çaşnigir gönderen, kumda kavrulan leblebisiyle de anılan Eğin ( Ağın) yöresinde, Eğin'i ortasından ikiye bölen Karasu'ya genç kızlarımız aynı günün seherinde söyleyemediklerini yazdıkları mektupları atarlar. Karasu Fırat'a ulaşırken sırla nurlanan sularıyla coşar,
" Fırat kenarında yüzer kayıklar/Anam ağlar bacım beni sayıklar/Başıma toplansın bağrı yanıklar/Nettim size beni yâre götürün "
Nağmeleriyle çalkalanır yorulmadan sıladan gurbete doğru.
Anadolumuzun bazı bölgelerinde HIZIR GÜNLERİ olarak da adlandırılan bahar bayramına Hızır/ İlyas ya da Hıdır/ Ellez denmiştir.
Yurdumuzun iç kesimlerinde eğrice( ağrice) diye kutlanan güne, Karacaoğlan Toroslardan ses katmış;
Yeşil ve gök anlamına gelen gövel kelimesiyle anılan ördeğin kuyruğundaki dümen tüyü olan tek telekle(eğrice)özdeştirerek aşağıdaki türküyü havalandırmış ve yürek sesini sevdalılar adına yüzyıllar ötesinden günümüze aktarmıştır.
Bu yanık türkünün sözleri, asumanın yangısını o günden bu yana gönül gölünde çırpındırır aşık olununca.
"Yeşil başlı gövel ördek/Uçar gider göle karşı/Eğricesin tel tel etmiş/Döker gider yare karşı
Telli turnam sökün gelir/İnci mercan yükün gelir/Elvan elvan kokun gelir/Yar oturmuş yele karşı
Şahinim var bazlarım var/Tel alışkın sazlarım var/Yare gizli sözlerim var/Diyemiyom ele karşı
Hanı Karac'oğlan hanı/Veren alır tatlı canı
Yakışmazsa öldür beni/Yeşil bağla ala karşı"