Mutluluk Sensin

“Mutluluk için istediğin şartları bulamayınca, bulduğun şartlarda mutlu olmayı bilmelisin.”

                                                                                                                    Gabriel Garcia Marquez

 

Küresel olarak zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde hepimiz kendi payımıza düşeni yaşıyoruz. Genel olarak bütün dünyada insanlar, yaşamın baskıları altında birçok sıkıntıyla mücadele ederken tüm insanlık için tarihi bir süreç olan “Covid-19” ve “Pandemi” sorunuyla karşı karşıya kaldık. Bu anlamda hepimiz on yıllar içinde tarih kitapları içinde yer alacak ve öngörüldüğü üzere birkaç yıl daha zorlayıcı etkisini sürdürecek bir olaya tanıklık ediyor ve hatta içinde yer alıyoruz.

Yaşanan sıkıntılar yalnızca fiziksel olarak değil, sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak da bizi tehdit altında bırakıyor. Başlangıçta çok da ciddiye almadığımız bu süreç kısa bir süre sonra bir panik dalgasına, ardından da yoğun bir kaygıya ve tarifi zor bir bunaltıya dönüştü. Bütün bunlar olurken dili, dini, rengi ne olursa olsun tüm insanlar; hepimiz el birliğiyle süreci daha da zorlaştırmak için adeta birbirimizle yarıştık. Felaket senaryoları, komplo teorileri ve bilimsel dayanağı olmayan bilgilerle birbirimizi daha büyük bir krizin içine çektik. Hastalığın bulaşmasından kaçınırken kaygının, korkunun, umutsuzluğun ve mutsuzluğun bulaşmasını sağladık.  Oysa bir bilebilsek, üzerine düşünebilsek…

Yaşanan süreçle birlikte herkes kendi dersini aldığını düşünüyor. İnsanoğlu adeta bu bize bir ders olsun düşüncesiyle içten içe kendi türünü suçluyor ve bunun kaçınılmaz bir ceza olduğunu savunuyor. Peki sonuç ne? “Doğayı çok kirletmişiz, dengeleri bozmuşuz” diye düşünüp, yaşam normalleşmeye başladığı anda kaldığımız yerden devam etmek mi? “Dost sohbetlerine, sevdiklerimize hasret kalmak ne zormuş” diye düşünüp sevdiklerimize yine duyarsız kalmak mı? “Para hiçbir şeymiş, ne sağlığa ne huzura faydası olamıyormuş” idrakine varıp, olanı paylaşmaktan kaçınmaya, olmayana destek olmak yerine görmezden gelmeye devam etmek mi? “Mal, mülk hikayeymiş” diye düşünüp bir ev ya da arsaya daha veya daha iyi bir arabaya sahip olmak için fırsat kollamaya, sıkışandan almaya, alabilmek için soluksuz uğraşmaya devam etmek mi? Eşimizin, çocuklarımızın, anne- babamızın, kardeş, dost arkadaş ve yakınlarımızın bize duydukları ihtiyacı; bir sevgi sözüne, biraz ilgiye, bir gülüşe duydukları ihtiyacı görmezden gelmeye devam etmek mi? “Dünyaya bir defa geliyoruz, mutluluk kendin olmakmış” deyip başkalarına iyi, güzel, başarılı, üstün görünmek adına maskelerle gezmeye; kendi dışında başka her şey olmaya devam etmek mi? Evet bütün bunlar üzerine düşünülmeli… Kendi içimize dönüp “ben kimim, neyim, kim olmak ve ne olmak istiyorum diye sorulmalı!

Bence geç kalmış değiliz, hala sorabilir, hala düşünebilir ve krizi hayatımızın fırsatına dönüştürebiliriz. Daha kaliteli, daha sevgi dolu, daha paylaşımcı, ne istediğini gerçek anlamda bilen; hayat denilen sürecin asla başa alınamayacağını ve ölümün kaçınılmaz olduğunu olgunlukla kabul eden, mutlu bireylere dönüşmek hala mümkün. Mutluluğu aramakla geçen yaşamları mutlu yaşamlara dönüştürmek, mümkün. Mutluluğun aranacak bir şey olmayıp, bizim hayata bakışımız da durduğunu, tümüyle bize ait bir yaşantı olduğunu bilmek, sağlıkla soluduğumuz her nefesin aslında hep yeni bir başlangıç olduğunu düşünmek; yaşanan her zorluğu ve güzelliği bizi biz yapan, yaşamımızı bize ait kılan örüntüler olarak görmek mutluluğun ta kendisi. Mutluluk aslında bizim içimizde hep bizimle birlikte; mesele bizim onu görüp görmediğimizde…  Sözün özü,“Mutluluk sensin”, bunun üzerine düşünmelisin…

Yayın Tarihi
30.05.2020
Bu makale 1322 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!