BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Dur Yolcu!-1

Çanakkale Zaferi'nin gerçek yıl dönümü ne zamandır diye bir soru sorulduğunda, 18 Mart 1915 olarak cevaplanır ve hep öyle bilinir.

Peki, zafer ne demektir?

Düşmanın yenilip toprağından çekildiği tarih zafer tarihi olarak kabul edilir.

Hâlbuki 18 Mart günü sadece deniz savaşları yapılırken düşman zırhlı gemilerinin bir kısmının batırılması ile başarılan bir olay vardır. Düşman hala Çanakkale'den çekilmemiştir. Deniz kuvvetlerine vurulan darbe 18 Mart 1915 tarihini gösterir fakat düşman bu tarihten sonra da kara savaşlarına devam etti. En çetin savaşlar da karada, Gelibolu'da oldu. Çünkü denizden geçemeyen düşman karadan şansını denedi.

Kara savaşlarında düşman başarılı oldu mu?

Hayır!

Bize göre zafer düşmanın topraklarımızı/Gelibolu'yu terk ettiği tarih olarak algılanmalıdır. O halde düşmanın Çanakkale'den, Gelibolu'dan çekilişi 9 Ocak 1916 tarihidir. Çünkü son İngiliz birliğinin Saddülbahir köyünü boşalttığı tarih bu tarihtir yani 9 Ocak 1916tır. O halde Çanakkale Zafer Bayram'ı 18 Mart 1915 yılına göre değil 9 Ocak 1916 tarihine göre kutlanması beklenir. Fakat ilk büyük darbeyi deniz savaşlarında aldığı için ve yenilmez, batırılmaz çelikten canavarlar batırıldığı için 18 Mart zafer günü olarak benimsendi, öyle de devam ediyor.

***

Çanakkale'yi yeni nesillere sürekli hatırlatmak gerekiyor. Onlara, gerektiğinde bu başarı bir umut olsun.

Vatan savunmasının nasıl yapıldığını hissetsinler.

Her ihtiyaç duyulduğunda Çanakkale'nin nasıl savunulduğunu hatırlasınlar ve o zaferi yüreklerinden hissetsinler.

***

Savunma hattındaki tabyalardan bir tanesi de dönemin genelkurmay başkanı Mustafa Fevzi Çakmak tarafından kurulan Turgut Reis Tabyasıdır. Diğerleri gibi Çanakkale savunması sırasında kullanıldı. Tabyalardaki harekât seyrinin mahremiyet son derece önemliydi. Örneğin mayın tarama gemimiz Nusrat'ın üstlendiği görevin gizliliği çok önemliydi (Detay için bakınız Gençler İçin Çanakkale, 2015).

Büyük taarruzun gizliliğini, harekât planını nasıl ki sadece üç Mustafa biliyorduysa (Mustafa Kemal, Mustafa İsmet, Mustafa Fevzi), deniz savaşlarında mayın tarama gemisi Nusrat'ın aldığı görev de o nispette gizliydi.

***

Çanakkale'yi savunan askerin ruhunu ve inancını iyi anlamak gerekir. Üsteğmen Hasan Bey'in yeni bebeğinin olduğu mektupla bildirilir. Komutanı, doğan çocuğunu görmesi için "...Evladım, git evladını gör..." demesine rağmen "...Komutanım, bugün evlat görme zamanı değil vatan için gayret zamanıdır" diyen Hasan Bey şehit olurken bir vasiyette bulunuyordu. Son nefesini verdiğinde bir cümle söylemek için çok zorlandı, nihayet son gayretle şu ifadeler döküldü ağzından: "...Kızımın adını 'Didar' koysunlar.." diyerek ruhunu teslim ediyordu.

Yeni doğan kızına olan hasretini ve özlemini yaşayarak ruhunu teslim ediyordu bu kahraman. Çünkü "Didar" demek, gözünün bebeği demekti, özlem demekti. Özlemle şahadet mertebesine yolculuk yapıyordu Hasan Bey...

Evladının hasretini çekerek şehit oluyordu...

İşte o Hasan Bey adına/anısına bir şehitlik de var Gelibolu'da... Ruhu ışıklarda olsun. Tanrı'm rahmetini esirgemesin.

***

Bilen bilir, bilmeyen de öğrensin ya da hatırlasın: Birçok destana ağıt olan "Çanakkale Türküsü" olarak bilinen bir türkü vardır. "Çanakkale içinde vurdular beni/Ölmeden mezara koydular beni..."

Bu türkü Kastamonu yöresinden ağıt olarak yakılıp Çanakkale şehitlerini anlatır. Çanakkale'de şehit veren illerin başında da Kastamonu gelmektedir, burada bunu da hatırlatalım.

Peki, "...ölmeden mezara koydular..." ne demektir?

(Devamı olacak )

Yayın Tarihi
12.04.2021
Bu makale 1029 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!