ANKARA'DAN

Yönetimde Yarını Görmek

Tarihe baktığımız zaman görüyoruz ki, insanlar hep bir arayış içindeler, COVID-19 ile birlikte de bu hiç değişmemiş görünüyor.

--İlk "tüyo"yu da bizim Sinop'lu hemşehrimiz DİYOJEN (MÖ:412- MÖ:323) günün ortasında elinde Fener ile "ADAM ARIYORUM" diye vermiştir. Taaaa Millattan Önce.

--Burada "adam" bir cinsiyet değil insan-kişi'dir.

--Hoş yapay zeka sınırları zorlayıp damarlarımıza kadar girecek. Bari iyi adamlar çıksa, ya da idi adamlar olsa da, bizi "ne idüğü belirsiz" şeylere teslim etmeseler!..

--Bilim'de hal böyle iken Devlet yönetimlerinde hal nicedir?

--Ellerin tarihini bilemem de, kendi yakın tarihimize bakınca dönem dönem "bahar havaları" yaşamışız, gerisi kıtlık ve kuraklık.

--DEVLET, istesek de istemesek de, toplum ve Milletlerin bir gerçeği. Hele hele sanayi ve ticaretin insan yaşamında bu kadar yer ettiği dönemlerden bu yana vazgeçilmezi olmuş.

--Devlet de, asker-sivil "DEVLET ADAMLARI"nca yönetilir imiş. Ne yazık ki, bir devlet kurulurken sahip olduğu o muhteşem gücü zaman ile koruyamıyor ve bilinen çöküş ve sorunlar yaşanıyor.

--Bunun halk tarafından yaratılan sorunları da var, halkın masum olduğu durumları da var.

--Halkın sorumlu olduğu durumlar, halkın seçimleri.

--Kişi yaşamının iki boyutu vardır. Bunlardan birinin kendileri ile ilgili kararları ve tercihleri, diğerinin de toplumsal rol ve ilişkileri ile ilgili karar ve tutumlarıdır..

--Kişinin tekil olarak yapacağı bir yanlış, kendisi, ailesini ve yakın çevresini ilgilendirir.

--Oysa, toplumsal rollerimiz gereği, örneğin yapacağımız siyasi seçimler, parti seçimleri ise, her ne kadar kişisel gibi görünse de, toplumun her kesimini ve kaderlerini ilgilendirir.

--Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini seçimler ile iş başına gelmişlerdir. Halkın huşu içinde seçtikleri kişi-lider ve yönettimlerdir. Ama gel gör ki, yaşananlar, seçenleri de mutlu ve mes'ut etmemiştir.

--O yüzden Devlet ve Devlet Adamlığı bir toplumun, Milletin ve Devletin kaderi için çok önemlidir.

--Konuyu bilgi düzeyinde yazacağım, örnek, bazıları milletinin ne kadar asil ve tarihi olduğunu konuşur ve Türk tarihini de Osmanlı'dan öteye taşıyamaz. Hatta Osmanlı'yı da, Fatih'ten önceye götüremez. Oysa, askerlik yaptığı kışlanın duvarına, göğüsene takılan armaya baksa Türk Devlet geleneği ve tarihinin "MÖ:209" olduğunu görecektir.

--Bazıları MÖ:209'dan MS:1453'e kadar olan arayı görmezler. Bu bir kasıt değil ise, bu ancak eğitim ile olur ki, bunu yapanlar çok başarılı olmuşlardır ne yazık ki!..

--Türkiye Cumhuriyeti binbir güçlük ile nasıl ve hangi şartlarda kurulduğunu bilmeden Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişine laf etmek de yeni moda oldu. Sanki tarih zıplaya zıplaya yaşanan bir süreç.

--Peki, bu kadar laf, niçin söylendi?

--Bu kadar laf, bir şeyler iyi gitmediği için söylendi. Bu hem bizim seçimlerimizden kaynaklanıyor, hem de dünya tarihinde bu güne kadar yaşanan en enteresan süreç bize denk geldiği için.

--Düne kadar İnsanın hangi topraktan yapıldığını tartışanlar, bugün sessizce yapay zekayı, yapay genleri, yapay insanlığı huşu içinde izliyorlar. Hoş herkesin bir görevi vardır bu evrende bilirim ama, olsun bildiğimizi de onlar bilsin. salak yerine koymasınlar.

--Bu COVID-19 sonrası dünya pek tekin olmayacak belli.

--Bari insan ve insanlığın lehine, çıkarına olsun. Kendi adıma da, devletimin ve milletimin çıkarına, lehine olsun.

--İşte burada konu DEVLET'e ve DEVLET ADAMI'na gelip dayanıyor. Yani bizim seçimlerimize.

--Denebilir ki, "ne diyorsun ya, Devlette Adam kıtlığı mı olur?"

--Sorunuzun ilk yanıtını Sinoplu Hemşehrimiz Diyojen'den vermiştim ama, anlamayanlara da Tarihimizin bir dönemi Osmanlı'dan vereyim.

--"KAHT-I RİCAL", Osmanlı’dan günümüze gelen bir deyimdir. Her ne kadar 1700'lü yılların sonlarına doğru(18.yy) Devlet Yönetiminde yaşanan süreçe verilen isimdir bu.

--Her ne hikmet ise, sorun bilinir, bazıları söyler ama gene de "karnından konuşmak" diye bilinen yöntem uygulanır, o yüzden de "kaht-ı rical" sıkıntısı diye bir dönem ve kavramı göremez ve okuyamazsınız tarih kitaplarında.

--"Kaht-ı Rical" sözlük karşılığı "Devlet Adamı kıtlığı" olarak anlaşılsa da aslında, Devleti bilenler çok iyi bilir ki, Devlette Adam kıtlığı olmaz. Hatta "adam"dan bol bir şey yoktur.

--Ama Nitelikli Devlet Adamı olmak ve bulmak hep bir sorundur.

--O yüzden "Kaht-ı Rical"e ve dönemine NİTELİKSİZ YÖNETİCİLER dönemi demek daha doğrudur.

--Devlet'te niteliği göz ardı etmek, çöküşün temelini atmak ile eş anlamlıdır. O yüzden Devletler, Fatih Sultan Mehmet gibi 5 dil, felsefe ve matematiği, top yapabilecek kadar fizik-kimya yı bilen- anlayan; Atatürk gibi Dünyanın geleceğini okuyabilen Devlet adamları sayesinde yol almıştır.

--Osmanlı'da 16 yıl 3 ay padişahlık yapan III. Mustafa (1717 – 1774), şehzadeliği boyunca din ilimleri, edebiyat, tarih, coğrafya ve askerî bilimleri konusunda dönemin büyük âlimlerinden ders alır ve ‘’Cihangir’’ mahlasıyla da şiirler yazar.

-- İşte bu şiirlerinden birinde kaht-ı ricalden şöyle şikâyet eder:

"Yıkılıpdur bu cihân sanma ki bizde düzele/ Devlet-i çarh-ı denî verdi kamu mübtezele / Şimdi ebvâb-ı saâdetde gezer hep hezele / İşimiz kaldı hemân merhamet-i lem-yezele’"

--GÜNÜMÜZ TÜKCESİ ile: "Düzeleceğini zannetmeyin, dünya yıkılıp gidiyor;/ Alçak felek devleti aşağılık adamlara teslim etti./ Mutluluk kapılarında şimdi bu aşağılık, âdî adamlar dolaşıyor/ İşimiz artık Allah’ın merhametine kaldı."

--Sorun iktidar ya da muhalefet konusu ya da sorunu değildir. Onlar bir gün giderler ey AHALİ, biz bize kalırız. Bir düşünün!..

--Osmanlı'da bile III:Selim'den tutun da, II.Abdülhamit ve sonrakiler hep bir nitelikli yönetici bulamama sorundan söz ederler.

--Günümüz Türkiyesi için de Amerikalı tarihçi Bernard Lewis ‘’İslam'ın Siyasal Söylemi/The Political Language of Islam (Phoenix- İstanbul, 2007) adlı yapıtında:

“Türkiye’de yazarlar, düşünürler, üniversite profesörleri ve işadamları dünyadaki benzerleri düzeyinde yetenekli, iyi eğitilmiş, deneyim sahibi kişiler olmalarına karşın siyasal sistem, bu insanları son derece etkin bir biçimde iktidardan uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da Türk demokrasisi engellenmiş durumdadır. Başka hiçbir ülkede eğitimli seçkinlerin düzeyiyle siyasal sınıfın düzeyi arasındaki fark, Türkiye ölçüsünde büyük değildir. Onlarca yıldır Türkiye’nin önemli siyasal partileri bir tek kişi ya da kimi zaman işbirliği içindeki küçük bir grup tarafından yönetilmiştir. Bu kişiler ise kamu görevi için tek bir ölçütü kullanarak seçim yaparlar: ‘kör bir itaat’... Yalnızca dalkavuk kabul edilir, bağımsız düşünürlerden ölümcül salgın virüsü taşıyorlarmış gibi kaçılır. Yalnızca statükoya bağlı bir avuç soğukkanlı tutucunun egemen olduğu siyasal sistem böylece kemikleşmiştir...” demektedir.

--Bütün bu olanlar, sizi rahatsız etmiyor ve iktidar-muhalefeti seçenler hallerinden memnun iseler, her halde bana da "halt yemek" düşer.

--Ha en azından şimdilik olanların "mala davara bi zararı yok" "çoğuna dar gelen de, bana bol geliyor" da!..

--Ama yine de birlikte bir düşünsek mi?

 

Yayın Tarihi
10.06.2020
Bu makale 880 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!