Yangın üçgeni

Orman yangınının oluşabilmesinin üç şartı (Yangın üçgeni)dir.

1-Yanıcı madde 2-Oksijen 3-Tutuşma sıcaklığı

“Ormansız bir yurt, vatan değildir” demiş Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk.

Bizi vatansız bırakmaya çalışıyorlar anlaşılan.

Belleklerimizin karanlıklarında gezindiğimizde Kumluca’da 2 yıl önce de büyük bir yangın çıkmıştı. Hemen hemen her yıl aynı gün ve aynı ayda meydana gelmesi ayrıca dikkat çekicidir. 28 Haziran 2014 tarihindeki orman yangınında, 125 hektar kızılçam ormanı zarar görmüştü.

Yine Antalya'nın Kumluca İlçesi'nde geçen cuma günü (25 Haziran 2016) öğle saatlerinde başladı yangın, yoğun çalışmaların ardından ancak bir gün sonra kontrol altına alınabildi. Yangının, yaklaşık 350 hektarlık alanda etkili olduğu bildirildi. E-eee malum zihniyetler iki yıl önce yarım bıraktıkları işi tamamlayabilmek için tekrar denediler.

Orman yangılarıyla mücadelede Antalya’nın Akdeniz’e üs olabilecek kapasiteye sahip olduğunu söylenir hep ama aslolan yangın çıkmadan önlemektir, yoksa yeterli donanım, iş işten geçince ne işe yarar? Genellikle yaz aylarında çıkar yangınlar. Boşaltılan köyler, telef olan hayvanlar, yitirilen insanlar iç ağrısı oluyor herkese. Alınan onca tedbire karşın önüne geçilemiyor işte. Yangınlar aşırı sıcak havalarda kendiliğinden de oluşabildiği gibi, çoğunlukla dikkatsiz piknikçilerin, rantiyecilerin ve psikopatlar yüzünden de çıkıyor. Hektarlarca cennet mekânı birkaç saatte cehenneme çevirip, tüm canlıları yokederek sonumuzu hazırlıyoruz ne yazık ki! Gerçi bunun dışında doğada yıldırım düşmesiyle yaşanan, doğal gübre üretimi ve yenileme için gerekli olan yangınlar da olur. Fakat büyük oranda acımasızlar çıkartıyor yangınları. Sabotaj!

Binlerce yaşam yitiyor, insanoğlu da payını alıyor, yangını söndürmeye çalışırlarken bile. Ya kendini bilmez birisi sigarasını söndürmeden attı, ya da içecek şişeleri ormanlık alana savruldu diye düşünüyoruz ilkin. Çünkü güneş ışığında cam parçacıkları mercek etkisi yapıp, etraftaki otları tutuşturur. Salt çıkar uğruna böyle bir vicdansızlığı kişilerin yapabileceğini ise aklımıza bile getirmek istemiyoruz doğrusu. Ayrıca orman içinden geçen elektrik hatları fazla yüklenmeden veya rüzgârdan kısadevre yaparak kuru otların üzerine kıvılcımlar düşürür, kupkuru zemin örtüsü bulunan ormanlık alanlar yanabilir. Bazen öylesine geniş alana yayılır ki, söndürmede çeşitli kentlerden desteklenen yoğun yardımlar bile sonuçsuz kalır, çünkü arazinin topoğrafik şekli buna izin vermez.  Hükümetten alışıldık açıklama gelir ardından: “maddi manevi zararlarınız karşılanacak”. Maddiyatı anladım da maneviyatı aklım almıyor bir türlü. Binlerce börtü böcek hayvan canı yitiyor.

Sorun sadece ormanlar değil elbette. Kentte, özellikle sahil bölgesinde imar plan ve parselasyon yapılırken neye göre iskâna açılmış olduğunu bir türlü çözemedim veya ben kaz kafalıyım. Bildiğim en basit haliyle bir yöre iskâna açılmazdan önce, doğal ve tarihi zenginlikleri, çevre yörelerle olan ilişkisi saptanır. Bu zenginlikler koruma altına alındıktan sonra geri kalan kısımlar parsellenip iskâna açılır. Anladığım kadarıyla imar planında bunlar atlanılmış, harita üzerinden çalakalem çizilmiş. Beldelerde üç apartman arasında kalmış öyle parseller var ki, hem ağaç sıklığından, hem de doğal bitki örtüsünden, orman özelliklerini aynen taşıdıklarını görüyoruz. Hemen çevresindeki apartmanlara baktığımızda, onların oturduğu parsellerin de aynı durumda olduklarından hiç şüphemiz kalmıyor.

Soruyorum: O parsellerin sahibi her kimlerse inşaat zamanı geldiğinde güzelim ağaçlara nasıl kıyacaklar? Gerçi inşaat başlarken hiç gözünün yaşına bakmadan bir tek ağaç bile bırakmıyorlar, sonrasında peyzaj düzenlemesi diyerek sağdan soldan ağaç getirip komikçe bahçelerine dikmeye uğraşıyorlar.

Sözünü ettiğim ağaçlar orman vasfını kaybetmiş kuru filan da değil, genç ağaçlar. Olan olmuş artık, kentimizin ciğerleri imar hayata geçirilirken zaten ölüme mahkûm edilmiş. Özellikle değinmek istediğim, neden, niçin, nasıl, kimler yapmış değil; benim üzerinde durduğum şey: Yukarıda anlattığım orman zemin örtüsüne sahip parsellerin de potansiyel birer yangın yeri konumunda olmalarıdır.

Orman yangını içindeki yerleşimlerde kalanlar o acıyı, korkuyu çok iyi bilirler. Bu yıl orman yangınlarının dışında örtü yangınları da başlamadan, tabi ki üzüntü yaşamak istemiyorsak eğer, koruluk parsellerin zeminlerini tezden temizleyelim diyorum. Aslında her yıl çok geç kalınan bu eylemin muhatabı da belediyelerdir.

Yayın Tarihi
28.06.2016
Bu makale 4447 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!