ANKARA'DAN

Toplum ve yöneticilerine iyi uykular

O ünlü şarkıda Salim Dündar "Yalancı dünya gibi/ yalancısın sevgilim/ Sen mevsimler gibisin/ değişirsin sevgilim", der ve sanki sitem eder. Ama dünyaya mı, mevsimlere mi yoksa sevdiğine mi anlayana aşk olsun. Yoksa üçüne de mi? Siz karar verin!..

--Mart ayı Türkiye ve bölgesi açısından çok ilginç bir zaman dilimidir. Ölümler, öldürmeler, darbeler derken yetmezmiş gibi bir de Martın martlığı;"Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır"ı gibi

--Haberlere bakıyorum, Antalya'da denize girenler, Uludağ'da, Erzurum Palandöken'de karda kayanlar, kırsalda ise, aman havaların iyi olduğu şu günler bir kaç dönüm yer ekelim telâşında olanlar.

--Okullar açıldı, açılmadı derken, Covid ile ilgili yayınlanan şehir ve bölge haritaları halkımızın mizah duygularını canlandırdı.

--Ankara bu aralar en azından benim açımdan daha iyi. Kendime koyduğu minimum kısıtlamalar ile durumu idare ediyorum. İyiyim.

--Hoş yasaklar başlayacak gibi duruyor, ara sıra televizyonda haber kanallarına bir göz atıyorum, kanallar arası geçiş yaparken de, diğer "anlı şanlı kanallar"a da bir göz atıyorum.

--Ben bir Anadolu ailesinin kültürü ve terbiyesi ile yetişmiş, büyük şehirlerde yaşamış, çalışmış, yaşama ve insanlara hoşgörü ile bakabilen demokrat yapıda bir kişiyim.

--Genel etik ve ahlak dışında öyle kadın erkek ilişkilerinde de, kişi hak ve özgürlüklerinde de kısıtlamalarından da hiç hoşlanmam.

--Özgürsen yaşarsın, sınırını toplumsal olarak koyamdı isen de, bedelini kişisel olarak ödersin. Yok öyle toplumun, devletin yasaların kişileri terbiye etmesi diye de bir şey olmaz. Terbiye kişinin bilinç, akıl ve vicdanında başlar ve yaşamında sürer diye dönüşürüm

--Sizin de gördüğünüzü düşündüğüm o ünlü kanalların kadın sunuculu, biraz hafiyemsi, biraz topluma fotoğrafını gösteren kişi ve olayları sergiledikleri o programları geçerken bir iki dakika izlemek bile beni bir çok yönden yaralıyor. Üzüyor, acıtıyor.

--Artık en küçük yerlerde bile "kadın erkek ilişkileri" değil, tüccarlığı başlamış. Giyin kuşamlarına bakılır ise yoksul akça pakça taşara kızları, bir zamanların "seni artist yapacağım" öykülerine taş çıkartan öyküler ile sahnede.

--Kadın birisi ile evli. Bir sevgilisi var. Bir başka erkekten bir çocuğu var. Olayların patlak verdiği günlerde de bir başka erkeğe kaçmış. Hani derler ya "kimin eli kimin cebinde belli değil" diye, gel de çık işin içinden çıkabilirsen.

--Sorun, kimin kimin ile yediği, içtiği, yattığı, kalktığı değil. Hiç de umrumda olmaz. Ama her gün sıradan televizyon dizilerini bile kıskandıracak öykülere konu olan olayları görünce kanım donuyor.

--Ben, kişisel olarak Anadolu kadının sosyal-kültürel yaşamı gereği kapalı, türbanlılığı ile ilgilenmem. Kültürüdür, inancıdır eyvallah. Ama "medeni nikah", ardından "imam nikahı" yetmizmiş gibi bir de "muta nikahı" gibi işler çeşitlenince konuyu iki açıdan sorgularım.

--Sanırım benim sorgulamamdan önce, sıradan Anadolu İnsanını bu hallere nasıl getirdik demesi gerekenler az olmasa gerek.

--Tesettürlü giyim kuşamına eyvallah. En azından ben inancı gereği diye düşünür ve saygı duyarım. Ama bu giyim ve kuşam ile madem ortaya çıkıyorsunuz, o zaman da sosayal yaşam ve ahlak olarak da devamını getirin de, benim kutsalımı incitmeyin. Örselemeyin.

--Sorun kişisellikten çoktan çıkmış, sorun toplumsal bozulmaya kadar gitmiş. Çocuklarına, o bilinen, öğretilen etik ve ahlakı öğretecek aileler bile bu etik ve ahlakın eğitimine mutaç olduklarından bile bihaber, çocuklarına ne versinler ki?

--Televizyonlarda "din ve ahlak" programı yapanlar, o abuk ve subuk sorulara yanıt vereceklerine, bu toplumun çatır çutur bilinçli olarak parçalanmaya çalışıldığının farkına varıp, "adam gibi" programlar yapsalar, bu toplumun ahlak ve etiğine bir tuğla koyup gelenek ve göreneklerini bir kez daha anımsasalar ne güzel olurdu.

--Toplumu, aileyi, sosyal yaşamı göz ardı ederek, şirketlerin nasıl sosyal güvenlik sorunlarını aşacağını düşünen, vergi borçlarına nasıl bir çözüm üreteceğini planlayan ilgili bakanlıklar, özellikle "kadın" olanları, kendi giyim ve kuşamlarına benzer insanların neler yaşadıklarını da bir görseler, ne iyi olacak!..

--Yoksa, "sevgililer gününde" iki yapma çiçek dağıtarak, "emekçi kadınlar günü"nü görmezlikten gelerek bir yere varamayız.

--Bu ülkede insanların %65'i geleneksel aile olarak, %15'i medeni birliktelikler yaşayarak son derece seviyeli, düzenli bir sosyal, toplumsal ve ailevi bir yaşam sürseler de, geri kalan %20'yi kamu bir sorgulasa, nereye gidiyoruz dese ne güzel olur.

--Birileri bir zamanlar "dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz" diyeceklerine bu kalan %20'ye bir baksalar ve ona göre gerçekçi ve çağdaş insani politikalar üretseler ne güzel olacak.

--Yoksa, kendileri gibi, toplumu, milleti de tarihin çöp sepetine paketlemek üzereler. Bir de olaya bu gözle baksalar ne güzel olur.

--Bu insanlar, bu aileler, bu toplum, bu millet, bu devlet sizin, bizim hepimizin de!..

--Aynı gemide miyiz? Huuuu!..

 

Yayın Tarihi
10.03.2021
Bu makale 846 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!