DÜŞ-ünü-YORUM

Sosyal Kahinden Dostane Uyarılar

3 yıl önce bir yazı yazmıştım.

Yazının tarihi 12 Ekim 2015. Konu Türkiye, Rusya ve Turizm idi..

Bir endişemi paylaştım.

Şimdilik bir tüyo daha; Rusya’nın Suriye saldırıları sırasında ABD ya da Türk uçaklarından birisinin bir MİG uçağını düşürmesi, akabinde Afganistan’da ya da Türkiye sınırlarının tam ucunda bir ABD ya da Türk uçağının düşmesi durumunda neler olur? Kontrollü olarak tırmanan gerginlik Dünya’da Büyük Savaş Başlıyor paniği yaratır.

https://adilgurkan.blogspot.com/2015/10/suriye-rusya-turkiye-turizmi-ii.html

Yazıyı okuyan birkaç dosttan gülme ile karışık yorumlar geldi. Ne abarttığım kaldı, ne gamlı baykuşluğum. Bazı dostlar da aralarında “ Bakmayın, o böyle sallayıp durur” falan dediler.

Aradan bir ay geçti.

25 Kasım 2015 günü bir F16, Rus savaş uçağını düşürdü.

Başta Türkiye olmak üzere, bütün Dünya buz kesti. Bir merkez hariç...

Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesinden yarar sağlayacak bir merkez, sevinç çığlıkları ile inledi. Dünya bu nifak ve provokasyon yuvasını çok iyi biliyor.

Ben falcı mıydım?

Hayır.

Sadece provokasyon kavramını çok iyi biliyordum.

Üniversite yıllarında yaşanan provokasyonların acısını yaşamış bir kuşağın mensubu olarak bu konuda deneyimliydim.

O günlerde de Türkiye- Suriye sınırı provokasyon için çok uygun bir halde idi. Bunu iyi okudum. Tahminimi yaptım. Ve maalesef yanılmadım.

Neyse.

Konumuz bu değil.

Ben sadece Dünyayı iyi takip ediyorum. Günlük gelişmeleri uzun vadeli bir bakış açısı ile yorumlamaya çabalıyorum. Hepsi bu.

2019 ve sonrası için analizlerim

Bundan böyle her yılsonunda, gelecek yıl ve yıllar ile ilgili kısa analizlerimi paylaşacağım. Öngörülerimi sunacağım. Değerlendirmek okura ve sektöre kalmış.

Sözün en başında, hep vurguladığım bir jeopolitik gerçeği anımsatmak isterim.

Türkiye çok şanssız bir coğrafyadadır. Jeopolitik açıdan binlerce yıllık bir gerçektir bu.

Türkiye, kültürlerin, inanç sistemlerinin, stratejik planların kesişme ve vuruşma kavşağıdır. Bu durumun da bu günden yarına düzelmesi gibi bir şansımız yoktur.

Bu özellik, başta turizm olmak üzere, tüketici davranışlarının çok hassas olduğu birçok sektör için bir risk oluşturmaktadır.

O nedenle, hiçbir pazarı kalıcı olarak çantada keklik görmek gibi bir lüksümüz yok.

Türkiye pazarına stepne gibi bakmayı bırakın.

İç Pazar, Yurtdışı pazarlarda daralma başladığında, bagajdan çıkarılacak yedek lastik muamelesi görmeyi hak etmiyor.

Neden sorusuna gelen cevaplar daha da üzücü.

Sorduğumuzda gelen cevap;

“ E 2019’da artık biraz para kazanalım”.

Neresinden baksanız Türkiye pazarına haksızlık içeren bir cümle bu..  Kısa vadeli bir bakış açısına işaret ediyor. Sürdürülebilirlik, pazarlarda istikrar, Dünyaya kalıcı bir miras bırakmak gibi bir hedefi yok.

Dahası…

2019 ve sonrası için bu kadar da rahat olmayın.

Felaket tellallığı yapmıyorum. 1970’lerin sol söyleminin en çok sevdiğim cümlesine göre hareket ediyorum;

Somut durumun somut tahlili…

Turist ülkelere aşık değil

Önce, yeni nesil tüketici ile ilgili bir veriyi açıklayalım. Dostlar, 21 yüzyılda, tüketici ile markalar arasında bir aşk ilişkisi yok. Artık, tüketici yelpazesinin odağına yerleşmeye başlayan Y ve Z kuşaklarında marka sadakati aramayın.

Bu dengesizlikler Dünyasında, sadakatsizlik ile en çok karşı karşıya olan ürün ise Turizm destinasyonlarıdır. Turistin kalbine girmek ve orada kalıcı olmak noktasında çok büyük zorluklarla karşı karşıya olduklarını gözlemliyoruz.

Özellikle Y ve Z kuşağı bir ya da iki kez gidip konakladığı ve deneyimlediği bir destinasyona tekrar gitmenin anlamsız olduğunu düşünüyor.

Destinasyonlar da uzun vadeli moda olmaktan çıkıp dönemsel heveslere dönüşüyor. Heves ile modayı karıştırmak sektöre pahalıya mal olabilir. Heves bir anda patlar ve söner.

Türkiye pazarını ihmal etmeyin. Hatta, artık şu dillere pelesenk olmuş Pazar kavramını da bir gözden geçirin. Zira, anlamını ve etkisini kaybetti. Yıllar önce tanımlandığı hali ile geleneksel pazarlar da kalmadı.

Gelecekte bizi sarsabilecek olası riskler

Türkiye ve özelde de Turizm, 2019ve sonrasında önemli risklerle karşı karşıya. Bu riskleri birkaç başlık altında toplayalım.

Özelde Suriye’de, genelde Orta Doğu coğrafyasında çok dikkat etmemiz gereken gelişmeler oluyor. Binlerce yıllık küresel ilke tekrar hayat buluyor: Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluklar ya da düşmanlıklar yoktur. Çatışan ya da örtüşen menfaatler vardır.

Bu yalın gerçeği daha net anlayabilmek için Orta Doğu’da son 20 yıla bakmanız yeterli olacaktır. Bu yirmi yılda dostlar, düşmanlar, birlikler nasıl alt üst olmuş. Saflar nasıl değişmiş. Oynanan oyunun kartları kaç kez yeniden dağıtılmış, bakmakta yarar var.

Suriye ile Araplar barışıyor

Gelişmeleri alt alta yazalım.

BAE Şam Büyükelçiliğini 7 yıl aradan sonra tekrar açıyor.

Mısır, Suudi Arabistan ve BAE, Suriye’nin Arap Birliğine dönmesi için gerekli hazırlıkları yapıyor. Bunun, ekonomik, askeri ve siyasi sonuçları olacağı aşikar.

Yakın bir zamanda Suriye’de Arap Birliği Barış Gücü adı altında Mısır, BAE ve Suudi Arabistan askerleri görmek mümkündür.

Bu gelişmeye Rusya’nın da onay vermesi kuvvetle muhtemeldir. Geçtiğimiz ay Arjantin’deki toplantıda Putin ve Suudi Prens Bin Selman arasındaki muhabbet, bu konuda önemli bir ipucu olarak görülmelidir.

Arap Coğrafyasının Batı’dan uzaklaşan trilyonlarca dolarının yeni güvenli limanı Rusya ve Rus yatırım varlıkları olacaksa, Türkiye ile dostluk kavramının içi hafiften boşaltılabilir.

Bu durumda, Suriye’de, Türkiye’nin çok etkili olamayacağı yeni bir denklem oluşabilir.

Rusya, usta bir diplomasi ile bütün Dünyanın çöktüğü bu kan ve acı coğrafyasından bir çözüm üretebilir.

Suriye krizi bir ya da iki yıl içinde tamamen çözülebilir de..

Bu çözüm uzun vadede Türkiye için kazanç anlamına gelebilir. Binlerce yıllık bir strateji geleneği olan Türk aklı bu süreci lehine çevirebilir. Ama, kısa ve orta vadede ekonomik kayıplar yaşanması kaçınılmazdır.

Türkiye’ye yatırım yapan Arap sermayesi Suriye’ye yönelir. Başta emlak olmak üzere, turizm yatırımları bu ülkeye kayar.

Antalya, Bursa, İstanbul, Karadeniz destinasyonlarının karşısına Suriye kentleri çıkar. Arap Turist bu destinasyonlara yönelir.

Özellikle Akdeniz’de, beklediği ilgiyi ve saygıyı görmedikleri için, ortak dile sahip oldukları Suriye onlar için daha cazip hale gelecektir.

Türkiye, İspanya, Yunanistan sarmalından bıkan Batılı turist de Suriye’yi tercih edebilir. Avrupa’da seyahat edenlerin büyük bir kesimi bu üç ülkeyi hücrelerine kadar ezberledi.  Hiçbir değişiklik yapmadan sunulmaya devam eden ürün ve hizmeti kanıksadı.

Suriye yeni ve keşfedilmemiş bir coğrafya olarak kolayca bu üç ülkenin karşısına çıkabilir.

Evet, şu aşamada kentler yanmış, yıkılmış halde. Doğru dürüst turizm tesisi yok. Alt yapı perişan halde.. Ama, Rusya, Arap Birliği, Rejim güçleri arasında, Suriye’nin yeniden imarı ile ilgili çalışmalar çoktan başladı.

Trilyon dolarlık fonlar bu imar için hazır.

Bu kaynağın önemli bir bölümü turizme harcanacak. En çok 3 yıl sonra Suriye Akdeniz’in en genç ve en modern turizm tesislerine sahip olacak.

Bu gelişmelere karşı ne gibi hazırlıklarınız var?

Putin Rusya’daki operatörlere talimat verirse

Putin, Rusya’da faaliyet gösteren tur operatörlerine şöyle bir talimat verirse, buna karşı çıkabilecek kimse var mı?

“ Türkiye satışlarını bu noktada tutun. Suriye ve Mısır satışlarına ağırlık verin.”

Ki verebilir de..  Ne olur? Bu iki ülkeye kayacak olan pay kimin pastasından kopar? Kaldı ki, Rus turist Mısır’ı özlemeye başladı.

Mısır ve Suriye’ye yönelecek olan turist Türkiye’den vazgeçmiş olacaktır. Bu nedenle, özellikle geçen yıl zikredilen, 6-7 milyon Rus turist beklentisini hatırı sayılır ölçüde revize etmekte yarar var.

Eğer beklentiler bu seviyede kalırsa, sezonda yaşanacak hayal kırıklığı da o ölçüde büyük olacaktır. Bu sayılara göre yapılan planlamalar çok sayıda oyuncuyu saf dışı bırakabilir.

Siz gelin, 2020’den itibaren Rus ve BDT ülkelerinden gelecek turist sayısını, muhtemel risklere karşı revize edin.

Brexit sonrası Avrupa Birliği ne olur?

Avrupa Birliğinin Kuzeyi ile Güneyi, Doğusu ile Batısı henüz ana sözleşmede tanımlandığı biçimde entegre olamadı..

İngiltere’nin ayrılması birkaç yıl içinde bir domino etkisi yaratabilir. Bu olasılığı, gelecek tahminlerimizi yaparken dikkate almakta yarar var.

Bundan 8 yıl önce şunları yazmıştım;

Avrupa Birliği, kültürel, ekonomik ve politik altyapısı tam hazır olmadan, acele ile alınmış bir proje mi? Mevcut işleyişi ile, Birliğin rekabet gücü yüksek, çalışkan ve disiplinli emek gücüne sahip ülkeleri, diğerlerini sömürüyor mu?

Yüksek borç stoku ve ağır kamu harcamaları

AB, iki kriz ile karşı karşıya.

Birincisi, aşırı borç stoku ve yüksek kamu harcamaları... İkincisi ise daha temelde bir bölünme; Kuzey ve Güney.

Yani yüksek rekabet gücüne sahip Almanya ve Fransa gibi ülkeler ile, rekabet gücü düşük, bütçe açıkları yüksek Güney Avrupa

Euro'nun en sadık savunucuları bile, zayıf ülkeler azalan gelirleri nedeniyle kemer sıkma bütçelerinin cehenneminde boğuşurken, güçlü ülkelerin, onlara destek için sürekli olarak vergi verenlerin eline cebini atmak durumunda kalmasının para birliğini bitirecek en korkutucu tehdit olduğunu kabul ediyor.

Yaşlı Kıtanın, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi yükselen rakiplerle ve euro bölgesi dışındaki düşük ücret avantajına sahip Doğu Avrupa gibi ülkeler ile rekabeti derinleştikçe, Euro'nun güney bölgesindeki problemler giderek ölümcül bir kısır döngüye dönüşebilir. Bu nedenle de ortak para birimi savunmasız hale gelir.

Avrupa Birliği dağılırsa, ne gibi sonuçlar doğurur? Bu soru gündeminize geliyor mu?

Böyle bir parçalanma, Türkiye turizmini nasıl etkiler? Soruyu şimdiden sormak ve kafa patlatmak gerekiyor. Hazırlıksız yakalanmayın.

2019’de küresel durgunluk riski büyüyor

Bitirdiğimiz yıla jeopolitik gerginlikler, savaşlar, ticari cepheleşmeler ve yerel ekonomilere korumacılık zırhının güçlenmesi damga vurdu.

Çin, ABD, AB, Rusya ve Bölgesel güçler arasındaki ekonomi restleşmeleri küresel ekonomiyi daralma rotasına soktu.

Demokrasi, tarihinde gördüğü en zayıf zamanları yaşıyor..

2018 hukuk ve insan hakları açısından sınıfta kaldı. Uluslararası dayanışmanın yerinde yeller esiyor. Dünya irili ufaklı güçlerin gövde gösterisi meydanına döndü.

Etik ve sosyal moral bozukluğu piyasaları vurdu. Birçok büyük borsa yüzde 20’leri bulan kayıplar yaşadı. Orta ve büyük oyuncuların ellerindeki varlık enstrümanlarının neredeyse tamamı zarar ettirdi. Piyasalar hızla nakde dönüyor.

Avrupa borsaları 2008’den bu yana en kötü yılını yaşıyor.

Kriz, aile bütçelerini vurmaya başladığında, gözden çıkarılacak ilk harcama kalemi turizmdir. İnsanlar önce tatili feda ederler.

Böyle bir tehlikeye hazır mısınız?

O zaman en başa dönelim..

İç pazara stepne gözüyle bakmayın.

Doğu Akdeniz’deki cepheleşmeyi ve Ege sorununu da ayrı bir yazıda ele alalım. Ama, şunu bilmekte yarar var. Doğu Akdeniz’in devasa doğal gaz rezervleri bütün Dünya’nın iştahını kabartıyor. Hali hazırda, Türkiye’nin bir tarafında, Mısır, İsrail, Rum Kesimi, Yunanistan ve hatta kısmen AB’nin bir tarafında olduğu bir cephe açıldı bile…

 

 

Yayın Tarihi
01.01.2019
Bu makale 1323 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!