BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Sömürgenler ve Sömürülenler-3

Ekim Devrimi'nin kurduğu sistem Komünizmin oluşmasına ve sistemleşmesine kaynaklık eden faktörler, ideolojik sosyalizmle birlikte toplumdaki haksızlıklar ve ezilmişlikler başta gelir. Bunları birebir yaşayan aydınların ve bu olaylar karşısında direnen, isyan eden halk kitlelerinin bir uyanışı olarak kabul edilmelidir. Bir yandan yoksulluk ve sefalet devam ederken kapitalist sömürgen ülkelerin aymazlığı ve umursamazlığı devam ettiği sürece bu karşı çıkışlar bitmeyecektir.

Zenginler çevrelerine ne kadar zırhlardan oluşan duvarlar örerlerse örsünler, duvarların dışında bağıran, feryat eden, acı çeken yoksullar, ezilmiş, sömürülmüş, hakları gasp edilmiş halklar olduğu müddetçe o zenginler huzur bulamayacaklardır.

Bakar mısınız şu adaletsizliğe; Dünya nüfusunun yüzde 10'u, toplam yeryüzü kaynaklarının yüzde 80'ini paylaşıyorken, geri kalan nüfusun %90'i kaynakların sadece %20'lik dilimini paylaşarak ayakta durmaya çalışıyor (*).

Bu düzen ne kadar devam edebilir ki?

Büyük kitleler bu kadar azla yetinebilir mi?

İşte bunları gören Tatar Türk'ü Sultan Galiyev’in kendi makalelerini buklet halinde toplayıp "Görüşlerim" ismi altında yayınladığı risalede ifade ettiği gerçekler zaman içinde hemen hepsi ortaya çıkıyor ve daha da itibar kazanıyor. Galiyev'in geleceğe yönelik öngörüleri fevkalade doğru ve isabetli oluyor.

Düşünebiliyor musunuz ki Galiyev, ihtilalden yaklaşık on yıl sonra, 1928'de, ‘‘SSCB mutlaka yıkılacaktır çünkü yüzyılın en namuslu fikrinin yerine ırkçılığı, Rus milliyetçiliğini koydular’’ diyor. Bu müthiş bir öngörüdür (kehanetir).

***

Stalin için Galiyev'in ileri sürdüğü fikirler onun geleceğine yönelik tehlikelerle doludur. Çünkü Galiyev Stalin'i doğrudan hedefe koyarak muhalefet yapmaktadır; Stalin'in görüşlerini ve politikalarını cesaretle eleştirmekte ve gerçek bir görüş açısı altında konuya dinamizm kazandırmaktadır. Nitekim Stalin'in ileri sürdüğü ve temelin Rus milliyetçiliğine dayalı "Tek ülke tek sosyalizm" düşüncesinin tehlikeleri hakkında fikir beyan ediyor. Ayrıca devrimin liderlerinden Troçki ile de uyuşmuyor. Çünkü Troçki'nin, "Devrim, Batı’ya ihraç edilmeli" yaklaşımını doğru bulmuyor ve kesinlikle karşı çıkıyor Galiyev.

Stalin ve Troçki'ye karşı açık ve net tavır almanın yanı sıra Komünist Partisi içindeki Doğulu komünist üyelerini organize ederek güçlü bir muhalefet bloku oluşturuyor olması her Bolşevik'in cesaret edeceği bir eylem değildir. Hayatı pahasına riski göze almak demektir. Parti içindeki bu muhalif blokun Stalin'in fikirlerine karşı çıkıyor olması, devrimin geleceği bağlamında son derece önemli bir gelişmedir.

Bunun anlamı şudur: "Stalin, aklını başına al seni gerektiğinde harcarız" mesajı veriliyordu. Muhalif bloğun bu uyarısını çok iyi anlayan ve kendine karşı oluşmuş bir rakip cephe olduğunu bilerek Stalin, karşı hamlelerle tüm engelleri yok edecek plân ve stratejileri uygulamakta gecikmez. Bu, iktidarı paylaşmama refleksinin gereği olan her türlü yöntemin mubah sayılma anlayışının bir yansımasıydı.

***

Sultan Galiye'in benimsediği felsefenin temeli şu hususa dayanıyordu: Emperyalist felsefeye inanan ve yaşamını sömürgenlik üzerine inşa etmiş Batı'nın asla sosyalist olamayacağıdır. Bu yaklaşım son derece önemlidir. Böylece emperyalist felsefenin ve alışkanlığının analizi yapılıyordu. Emperyalist güçlerin kendisi için bir hak gördüğü ilke şudur: Halkları zayıflatıp sömürmek, muhtaç edip sömürmek, güçsüzleştirip uydu yapmak ilkesiyle ayakta kalmak...

Her şart ve durumda sömürmek ana hedeftir.

Bunun için halkları buna yani sömürülmeye mecbur kılmak için hangi yöntem ve kanıt gerekliyse onların uygulanmasında tereddüt edilmez.

Emperyalizminin bu ilkeden asla vazgeçemeyeceğini ileri sürmesi, önemli bir kehanettir, terk edemeyeceklerini söylemesi sıradan bir ifade hiç değildir.

***

(....)

Galiyev'in bu düşüncelerini analiz etmek için çok gerilere gitmeye gerek yoktur. Bu ifadeler, zaman içinde bir gerçeğin ortaya çıktığını gösteriyor. SSCB'nin dağılmasından sonra bu görüşlerin doğruluğunun anlaşılması ve haklı çıkması ne Galiyev'i diriltir ne de yaptığı haksızlıklardan dolayı, döktüğü Türk kanından Stalin'i suçlu sandalyesine oturtup mahkûm eder.

Galiyev'in bu söylemlerinin bir "kehanet" gibi algılanması doğaldır. Aslında bir kehanetten çok büyük bir öngörü-önsezidir.

"...Galiyev'e göre, sömürülen mazlum ülkelerde, sömüren zalim ülkeler; zaten ekonominin belini kırıp onun olağan gelişmesini önlemekte: oluşan burjuvaziyi kendi çıkarlarına bağlı, yabancı, Hristiyan ve 'komprador' bir niteliğe ulaştırmaktadırlar. Bu da o ülkelerde, batılı anlamda burjuva sınıfının ve proletaryanın gelişemediğinin kanıtıdır. İkinci neden de şu: burjuvazi 'yabancılaşmış', proletarya ise 'gelişmemiş' olunca, o ülkelerin 'mazlumluğu' milletin bütününe yayılmakta; şu halde kurtuluş savaşıyla, ulusal demokratik devrimi 'sürekli' bir 'güç birliği' halinde geliştirmeleri şart olmaktadır.'' (**)

***

Ne diyordu Sultan Galiyev, öyle bir sistem kuralım ki sömürgenlere yer olmasın, milli olsun, adil olsun, eşit olsun halklar. Bunu da "milli komünizm" diye ifade ediyordu.

Galiyev'in düşünceleri ile bugünümüzü irdelediğimizde, "milli komünizm" fikrinin, farklı isimle bugün de geçerli olduğunu görürüz. Çünkü toplumların buna şiddetle ihtiyacı vardır.

(Devamı olacak)

Yayın Tarihi
27.01.2021
Bu makale 1162 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!