DÜN-BUGÜN-YARIN

Saint. Didier ve Antalya Denizi

Bugün Antalya Yat Limanından arkamıza eski kent surlarını alıp batıya doğru baktığımız zaman, 25-30 metre uzaklıkta duran bir şamandıra göreceğiz..

 

Hoş, çoğumuz bu şamandıranın gemiciler ve balıkçılar çarpmasın diye konulduğunu düşünür..

 

 Şamandıranın altında yatan gizli kalmış tarih bugüne kadar bir çok araştırmacı tarafından konu edilse de yaygın olarak şamandıranın altında yatan tarihten sanırım herkesin haberi yok.

 

Bahsettiğim şamandıra aslında 2. Dünya Savaşında İngiliz uçakları tarafından 4 Temmuz 1941 yılında Antalya Limanının hemen önünde batırılan St.Didier gemisidir.

 

Dönemin önemli mimarlarından Tarık Akıltopu ve bugünkü yat limanı o dönemki İskele’nin önemli kaptanlarından Sülü Kaptan gibi bir çok büyüğümüz de olaya şahit olmuştur.  

 

Kent Müzesinde çalıştığım dönemlerde, Sülü Kaptan ile yaptığımız sözlü tarih görüşmesine göre, öyle şiddetli bir bombardıman olmuş ki, Sülü Kaptan olay sırasında bugünkü tophane surlarında otururken koluna bombalardan patlayan bir şarapnel parçası isabet etmiş.

 

 Görüşme sırasında kolunu sıyırıp, kolundaki yaraya bakıp, hey gidi günler dediği dün gibi aklımda..

 

Derinden etkileyen olaylardan bir tanesi de, kurtarılan Fransız Askerlerinin Antalya’da misafir edilmesi, ve Antalyalılarla o dönem çeşitli arkadaşlıkların kurulup uzun süre devam ettirilmesi.

 

Bombardıman sırasında ölen askerlerin ailelerinin yakınları her 4 Temmuz’da şamandıraya çiçek bırakıyorlardı eskiden, ama ben artık bu olayı pek göremiyorum…

 

Daha 15 yaşlarındayken, Hıdırlık Kulesinden izleme şansım olmuştu bu seramoniyi, kiralanan sandallarla ellerinde buket olan insanlar şamandıraya yaklaşıp dua ediyorlardı. Ben de heyecanla  ne oluyor  diye merak etmiş ve durumu öğrenmiştim. Meğerse o şamadıranın altında koskoca bir tarihi olayın önemli bir kanıtı yatıyormuş.

 

Batığa dalan arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre, batığın durumu oldukça sağlam, edindiğimiz bilgilere göre  güvertenin oldukça sağlam olduğu ve her yana dağılmış top mermilerinin sonsuz yolculuğunda ST. DİDİER’e eşlik ettiğini biliyoruz.

 

Antalya gibi kültür ve tarih kentinin sahip olduğu önemli bir emanettir kendisi. Ne kadar bir savaştan kalma olsa da bir dönemin tarihini Akdenizin sularında hem de burnumuzun dibindeki sularında yattığı görmek heyecan ve mutluluk verici.

 

Buraya yapılan dalışları teşvik etmek için, ve burayı tanıtıp dalış turizmine açmak için ne yapılabiliri düşünmek gerekiyor.  Çünkü derinlik açısından çok zorlayıcı bir parkur değil, bilimsel ve teknik önlemler alındıktan sonra dalgıçlar hem kolay hem de öğretici bir dalış olduğunu söylüyorlar.

 

Antalya bir deniz kenti olmasına rağmen neden bu kadar denize sırtını dönmüş durumda onu da anlamakta zorluk çekiyorum. Bu konu da ayrı bir tartışma noktası..

 

Tarihinde Mustafa Ertuğrul gibi kahramanları barındıran, sularında eşsiz batıkların sergilediği hikayeleri yatıran Antalya Denizi, daha çok tanıtılmalı diye düşünüyorum.

 

Acaba Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile bir bağlantı kurulup, Antalya’da belirli dönemlerde Türk Denizciliğini anlatmak üzere Müze gemiler konuk edilebilir mi ?

 

Ya da bu etkinlikler gibi, burnumuzda duran St. Didier gemisine yılın müsait aylarında toplu dalışlar yapılabilir mi?

 

Ya da dünya barışı için St.Didier’de yakınlarını kaybeden insanlar için anlamlı bir tören düzenlenebilir mi?

 

Bu etkinlikler hem tarihi yat limanını canlandırmak için önemli bir fırsat oluşturabilir. Hem de Türk Denizciliğini tarihle beraber izleme şansını Antalyalılara sunabilir.

 

Tarihimize sahip çıkıp doğru atılımlarla onları korumak yarınlara öğretmek ve aktarmak dileğiyle….

 

Saygılarımla
Yayın Tarihi
31.08.2009
Bu makale 18822 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sonuna Kadar Katılıyorum....

Fatih Simav 11.08.2010

Bülent bey, görüşlerinize kısmen katılıyorum, bende Jasmin Diving Center aracılığıyla bikaç kere st. dider ve paris batığına dalma fırsatı buldum, ama bence asıl sorun kirlilik gündüz bile görüş %10'lara düşüyor, malumunuz deniz açıklarına pompalanan atık sular sayesinde ayağımızı göremez hale geldik.Aynı sorun Paris batığında da başladı artık. Işıkla yapılacak gece dalışı bence görüntüyü tamamen engeller, riskli hale getirebilir diye düşünüyorum...

olcay çapoğlu 19.07.2010

her yıl ystlimanındaki dalış clubu sevgili n ilgün hocamız ile st.didier batığına dalıyorum. gerçekten bu batık çok özeldir. ancak yetkilerin artık bu tür dalış alanlarında ellerini biraz ceplerine atmaları ve ya birşeyler yapmaları lazım. mesela bu batığa bir destek verilse ve ışıklandırması yapılsa. düşünün türkiyede bir ilk olur. gece ve gündüz de batığın karanlık yerleri izlenebilir. ne güzel olurdu ve ne çok insanı trusti çekerdi. umarım bir gün bu hayalimi gerçekleştirecek bir cesur yetkili çıkar sevgiler

bülent ötürk 07.06.2010

sevigili dedeme Allah uzun ömürler versin... size de teşekkürler onur bey

Hüseyin ÖZER 17.10.2009

sevgili onur, son dönemdeki en iyi yazılarından bir tanesini keyifle okudum. Bir kıyı kenti olmasına rağmen antalya da maalesef ihmal edilen deniz ve deniz kültürüne ilişkin konulara sahiplenmek tüm kentlilerin görevi olmalı. Oysa Bu unsur kent tarihimizin ayrılmaz bir bileşkesi. Bu konuları lütfen irdelemeye devam edin bu anlamda çok ciddi bir eksiklik var. sağlıklar

burak öztürk 04.09.2009

Sevgili Onur bey Saint. Didier gemisi ve onun samandirasi ile ilgili makaleniz beni nemli gözlerle cocukluk yillarima,Kale icinin taninmis simalari sevgili, rahmetli Seher Halam ve Tomru enistem´in yaninda gecirdigim yaz tatillerimi hatirlatti(maalesef istimlak adi altinda o güzelim nostaljik evi ellerinden aldilar), onun mutabinda kale icinin güzel mozaiklerinden tanistigim Roman arkadaslarm ve onlarla Antalya´nin incisi yat limaninda gecirdigimiz unutulmayacak anilar...özellikle ögleden sonra yorgunlugumuzu atmak icin Limanda kayaliklarin üzerine oturdugumuzda denize(Bati´ya) baktigimizda yükselen dalgalarda gözlerimiz hep o samandiranin gelin gibi sallanisini büyük bir zevkle seyrederdik orada batik bir geminin oldugunu biliyorduk ama müthis bir tarihin gizlendigini sizden ögrendik,sanki o samandira limani bekleyen bir bekci... Onur bey umarimki Saint. Didier ile makaleniz büyük yanki bulacaktir, uzmanlik alaninizi bu konudada deklare ettiginiz icin sizi tebrik ederim, esen kalin saygilarimla

Sedat Tuac,Almanya 02.09.2009

Çok güzel bir yazı olmuş oğlum.. Ne kadar enteresandır ki, yazında bahsettiğin 'SÜLÜ KAPTAN' yine aynı işi yapan, yani işi denizcilik olan büyükbabamız 'Süngerci'nin Mustafa Kaptan ile kardeş çocuklarıdır. Her zaman ezikliğini yaşadığımız, talihsiz bir istimlak kararıyla elimizden alınan büyükbabamız Hacı Balta'ya ait kaleye bitişik Türk evlerinde geçen çocukluğumuz Sait Didier gemisinin hüzünlü hikayesi ile geçti. Güzel bir fikir,bu konunun yetkililer tarfından dikkate alınmasında fayda var. Memlekete sahip çıkmanın güzel bir örneği.. Tebrik eder gözlerinden öperim. 'BABAN..'

Necip NUGAY 01.09.2009

TARİHİNE SAHİP ÇIKMAYANLARIN TARİHLERİNİ BAŞKALARI YAZAR TARİHİ KONULARA DEĞİNDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM

osman 31.08.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!