Mehmet Rıfat Aras

          İnternette bir haber: “Rıfat Aras öldü”…
          Ne arayan ne bildiren oldu. Son zamanlarda biraz uzak düşmüştük ama yine de için “cız” etti...
          Medya alanında iyi bir beynimizi kaybettik. Uzun yıllar önce Star TV kanalının yasal hiçbir dayanağı olmadan korsan şekilde çalışması üzerine; “Türkiye çok kanallı, sessiz topluma doğru gidiyor” demişti. Gerçekten de kanal sayıları arttıkça toplum “sessiz” ve tepkisiz hale geldi. Eskiden bir haber ile Türkiye’nin tamamı aynı acıyı ya da aynı tepkiyi verirken şimdi herkes ayrı bir kanala baktığından ortak duyguların oluşması çok zor oluyor…
          Türkiye’nin tüm buluşları; ABD’nin bir Üniversitesinin buluşlarının toplamı kadar ancak yaparken, o elindeki dört patent ile “devletin çelmesini” yiyerek yaşamının sonuna kadar patentlerinin imalatı ve yaşama geçirilmesi için hukuk savaşı verdi.
Hatta bir patentinin, yanında çalışan mühendis tarafından, mühendisin kendi adına Patent Bürosuna tescili davasında şöyle demişti: “Sayın yargıç; bu mühendis arkadaşımız her hangi bir buluş yapmış değildir. Bulduğu bir şey varsa o da benim”…
Buluş yapma konusunda; “Bunun okulu olmaz. Öyle olsaydı bir buluş okulu açardık, bütün buluşları onlar yaparlardı” derdi.
CHP’ye büyük katkıları oldu.
          Hem yaptığı Fındık gibi sanayi üretimlerine ilişkin raporlarla hem de seçimlerde Antalya Örgütündeki çabalarıyla O’nu unutmak mümkün değil. Bir defasında, Milletvekili seçimlerinde her adayın bulunduğu yöre ile ilgili yaptığı açıklamaları içeren bir kaset hazırlayıp bunu gezici gruplarla köylerde oynatma projesini yaşama geçireceği çalışmaya nasıl bütün beyniyle kendisini verdiğini iyi anımsıyorum.
           Bu kaset tamamlanıp bittiğinde o günlerdeki partimizin büyüğünün beğenisine sundu. Her adaya eşit yer verilen Video Kaset; bu büyüğümüzün müdahalesiyle şöyle bir kaset haline gelmişti: Kasetin onda birinde diğer adayların birer tümce ile yetindiği; kalan kısımda o büyüğümüzün otururken, ayakta, elini masaya dayayarak ve yürürken yaptığı konuşmanın olduğu bir dizge…
           Mehmet Rıfat Aras yurtsever, Cumhuriyetin temel ilkelerine sonuna kadar sahip çıkan bir insandı. Sapına kadar solcu, sosyalist ve emperyalizm karşıtıydı. Aziz Nesin ile Ankara’nın bütün demokratik kitle örgütleriyle birlikte yararlı çalışmaları oldu.
Siyasal Bilgiler Fakültesinin Basın Yayın Okulunda medya üzerine dersler verdi. O’nun dersi her zaman hınca hınç dolu oluyordu. Çünkü derin bir tarih kültürü, bir tarih bilinci ve Anadolu ile ilgili araştırmaları vardı.
          Özellikle Ekrem Akurgal’ın da bulunduğu büyük bir heyetle “Anadolu’da tahılın ilk ekildiği yerler” konusunda ortak çalışmalarda ekip başı olarak bulunmuştu. Böyle bir ekiple Çanakkale’de Truva antik kentinde araştırma yapmak için gittiğinde, kaldığı otelin sahibi kendisinin Antalyalı olduğunu öğrenince “bu yaz bir Antalyalı aile bizde kalmıştı deyip uzun boylu, avukat…” deyince Rıfat Aras hiç tereddüt etmeden; “Bu mutlaka Gürkut Acar’dır” demiş. Gerçekten de otel kayıtlarını getirince bu sözler doğrulanmış. Otelde kaldığımız sürede, bize pek de itibar etmeyen otel sahibi bu olaydan sonra benimle iletişim kurmaya çalıştı…
          Anlatacak o kadar şey var ki…
          Rıfat Aras, uzun yıllar TRT’de spikerlik yapmıştı. 
          Fil osuruğu gibi sesiyle çok etkileyiciydi.
          TRT’de çalıştığı yıllarda, dağlarda Radyo-Link merkezlerinde ve TRT’deki vardiyalı çalışanlar için “Tüm Vardiyalılar Derneği” adında bir derneğin genel başkanı olarak çalışmıştı. Issız tepelerde, bazen karın, tipinin altında, yapayalnız çalışanların en sıcak dostuydu. Bu dernek çok başarılı çalışmalar yapıp örgütlenme hızla büyüyünce Rıfat Aras’ı sürgüne gönderdiler, baskılar yaptılar ve TRT’den attılar…
Karısı ve çocuğuyla ortada kalan Rıfat Aras, Ankara’ya yerleşti. Orada bir reklam şirketi kurdu: ARTE Limited Şirketi… Bununla çok başarılı işler yaptı. Bunlardan birisi de Toprak Mahsulleri Ofisi’nin elinde kalan mercimeklerin tüketilmesi için yaptığı Mercimek Programlarıydı. Program öylesine başarılı oldu ki TMO elindeki bütün mercimekleri iç tüketimde sattı, bitirdi…
           Antalya’ya geldiğinde adeta sevinçten sarhoş olurdu. Ben dek onu eski dostların toplandığı meyhanelere götürürdüm…
           Ankara’ya gittiğimde çoğu kez otellerde yerimiz ayrıldığı zamanlarda bile hasret gidermek için onun evinde kalırdım. Kendi eliyle hazırladığı yemekleri, Antalya Piyazını ikram ederdi. Konuksever ve dost canlısıydı…
Ülkemizin çok yönlü, çok kültürlü, çok renkli bir yurtsever evladını kaybettik.
Şimdi, çok sevdiği annesiyle Andızlı Mezarlıkta birlikte yatıyor.
          Hoşça kal Aziz Dost,
          Hoşça kal güzel insan…
 

Yayın Tarihi
09.12.2015
Bu makale 1582 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!