BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Kadınlara...

Gazi Paşa'nın düşmanlarına, emekçi kadınlar gününde, özellikle kadınlara belgeli hatırlatmalar yapmak istedim bu yazımda...
Aşağıdaki satırlar tarihi belgelerdir. Yüreğinde insanlık adına en ufak bir kırıntı kalmışsa bu nankörlerin, belki o kırıntı sızlar yaptıkları haksızlıktan dolayı özür dilerler.
Belgelerin kaynağı, "Hâkimiyeti Millîye" Gazetesi'dir. Kuva-ı Milliye hareketinin başladığı yıllarda milli direniş haberlerini yayan tek milli kimlikli gazete idi. Bir bakıma emperyalizme baş kaldıran Anadolu insanının sesiydi.
1919-1922 yılları arasında Anadolu'nun işgali sırasında tespit edilen olaylardan sadece bir kaç tanesinden özetler sunacağım.
"Yunanlıların kadınlara ve kızlara yaptıkları tecavüz, üzerinden yüzyıllar geçse, kendilerini Türklere affettirmek için her şeyi yapsalar, bunu başaramazlar. Binlerce masum kız Yunanlıların eline düşmektense, kurşunla, süngüyle, ateşle ölümü tercih etmişlerdir."
***
Bunun gibi yüzlerce olay ve haber vardır. Hepsini buraya aktarmak mümkün değildir. Bu belge de yetmeyebilir bu hainlere, katran karası vicdanlara, sevgiden yoksun yüreklere, küflü beyinlere...
Her şeye rağmen ikna olmadılar, olmazlar, az daha belge sunalım.
Hani moda deyişle, "resmî tarih" diye milli kaynaklarca yazılanlara inanmazlar diye bir de düşmanın yaptıklarına şahit olan düşman soylu yazarların kaleminden dinletelim.
Milli yazılara inanmayanlar için iyi bir uyarı olabilir belki!
Aşağıdaki satırların yazarı olan kadın gazeteci ise işgalcilerin, işkencecilerin, tecavüzcülerle soydaştır, adı da Berthe G. Gaulis'dir.
Dedik ya hani "resmi tarih" diye İstiklal Savaşı'nın olmadığını iddia eden yobaz kafalar var ya... Hani Yunanı, İngiliz'i savunan sözde tesettürlü hatunlar var ya...
Belki onlara ışık olur!
***
"Bilecik bir felaket ve acılar diyarı...
Henüz dumanı tüten taş yığınları altında kim bilir ne kadar insan cesedi yatıyor...
Tecavüze uğramamış genç kız veya kadın kalmamış...
Biraz ötede, kızını kurtarmak isterken, kafasına taşla vurularak öldürülmüş bir ihtiyarın mezarı..."
***
Burada bir gerçeği daha dile getirelim, "işgal"in ne anlama geldiğini en iyi anlayan Anadolu kadınıdır.
Türk Kurtuluş Savaşı'nın, Millî Mücadele'nin, Kuvayı Millîye'nin her aşamasında karşı gelen, ihanet eden, düşmanla işbirliği yapan, diğer bir ifade ile "büyük hainler" arasında yer alan bir tek "Türk kadını" yoktur!
Üzülerek söylemeliyim ki bugün var!
Anadolu kadını o sırada "hainlere" karşı yazılacak bir "destan"ın ön sözünü yazıyorlardı!
Mondros Mütarekesi imzalanır, ardından Osmanlı'nın "Mebusları" teslim bayrağı çekerler.
Anadolu kadını ses verir, gazetelere haber yollarlar, yayınladıkları bildiri ile vatana sahip çıkarlar.
İşte Anadolu kadınlarının mesajı: "Millî haklarımızı ve ismetimizi koruyacak hükümet ve erkek yoksa biz varız." ilanı yayınlanır gazetelerde.
Bu ilanla Türk kadını eli silah tutan Türk erkeklerine tarihî bir ders verir!
Bu maya güzel mayadır.
Bu millet en zor anında bile varlığını ispat edecek cevheri özünde saklamaktadır.
***
Yetmez, Türk kadını TBMM başkanlığına dilekçe yazar, "Erkekler vazifesini yapmayacak, dinlerini ve vatanlarını, zevce ve hemşirelerini muhafaza etmeyecek kadar aciz ve ilgisiz iseler düşmana karşı koymak için bize izin versinler. Yalnız topraklara gömerek paslandırdıkları silahları bize versinler. Irzımızı, namusumuzu, iffet ve ismetimizi biz kendi ellerimizle müdafaa edeceğiz" dediler.
Bu dilekçe ile Türk kadını, vatan savunmasından kaçanların, tekke ve zaviyelerde pinekleyen semizleşmiş tombul mollaların, İngiliz Muhipler Cemiyetinin kurcusu ve savunucusu İskilipli Atıf'ların yüzlerine tükürmekten beter ediyorlardı!
Ülkemin belli merkezlerinden yurdumun her yanına "biz kadınlar bu hak cihadında en önde olacağız" diye haykırdılar!
***
Türk kadınları mütareke ile işgal altındaki İstanbul'da da sarhoş işgalci askerlere meze olmaya, üstelik de "gönüllü meze!" olmaya zorlanırken, bu şansız kadınların feryatlarını duyacakları mesafedeki Osmanlı sarayında oturan Vahdettin, "işgal güçleri hangi dinden ve milletten olursa olsun onlara Türk misafirperverliği gösterilmesini" buyuruyordu!
Gazi Paşa ise, "...düşman kaçarken, kadınlarınızı ve çocuklarınızı dağlara ve emin yerlere saklayınız..." diye bildiri yayınlıyordu!
Padişah, varlığını "Allah'tan sonra işgalci İngilizlere" emanet ediyorken. Mustafa Kemal kadınların sadece ırzını ve canını kurtarmakla yetinmedi, vatanı da işgalden kurtarıyordu.
Bundan sonra bağımsız bir ülkenin kadınlarından doğacak kız çocuklarının, kız torunlarının düşmana ten tatmini değil, omuzlarda yükseltileceği bir cumhuriyetin temellerini atıyordu!
***
Tüm bunlar olup biterken ve tarihin parlak sayfalarında kayıtlıyken bunları görmeyip Gazi Paşa'ya hakareti, Cumhuriyet'le savaşı marifet sayan bazı kişilik fukarası kadınlara ne demek gerek?
Gazi Paşa'yı sevmeyen siz bazı kadınlar, evet sizler, nasıl yapabiliyorsunuz bunu?
Vicdanınız, sızlamıyor mu?
Nasıl oluyor da böyle bir "Kahraman" hakkında kötü ifadeler kullanıyorsunuz?
İffetinizi, varlığınızı borçlu olduğunuz Gazi Paşa'ya herkesten önce siz kadınların sahip çıkması gerekmez mi?
Emekçi kadınlar günü dolayısıyla Gazi Paşa düşmanı bazı hatun kişilere bu hatırlatmayı yapma gereğini duydum.
Esen kalınız. 07.03.2019

NOT: Kadınlar günü çiçeğinin “Mimoza” olduğu söylendi.

 

Yayın Tarihi
07.03.2020
Bu makale 1471 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!