DUAYEN

İslam Dininde Reform Yapılabilir mi?

Bu Türkiye’de çok işlenmiş bir konu. Din tartışmasını uzmanlara bırakıp (Tabii bu uzmanlar Ali Erbaş gibi olmamak şartıyla) akıl ve mantığımızla bazı yorumlar yapmaya çalışacağım. Şunu hemen söylemem lazım ki İslam, akla, reforma ve yorumlara en açık bir din. “Akıl” sözcüğü herhalde Kuran’da en fazla geçen sözcüktür. Savlarımızda yine Kuran’daki surelerden istifade edeceğiz. İnsanlığın doğuşundan bu güne kadar var olan ve devamlı var olacak olan “İnanç” İnsanı ruhen rahatlatan ve geliştiren bir davranıştır. Ancak bunun skolastik hale getirilmesi ve istismar edilmesi de insana dolayısı ile topluma çok zarar vermektedir.

Reformla ilgili bazı hususlar:

  • İlk akla gelen Kuran’ının Tanrı buyruğu olup olmadığıdır. Tanrıyı insana benzetip (Michelangelo gibi)konuştuğunu kabul etmek ise İslam’ın ana ilkesine (soyutluk) aykırıdır. Diğer yazılarımda belirttiğim gibi Kuran Cebrail vasıtası ile telepati yoluyla Peygamberimize iletilmiştir. Bu türlü iletişimlerde öznel konular, zamanın yaşam tarzı ve kuralları her daim etkili olmuştur. Ahsab suresinin 53 ve 57. Ayetlerinin, birincisi “Ziyarete gelip de çok uzun süre kalanlar içindir”, ikincisi Peygamberimizin evlatlığı Zeyd’ in eşi Zeynep’e âşık olması ve Zeyd’ in boşanması halinde onunla evlenebileceği hakkındadır”.  Bakara 187. Ayet “Orucu güneş batınca yiyin güneş doğunca yemeyi kesin” şeklindedir. Güney/Kuzey kutbunda yaşayan insanlar için bu imkânsızdır. Bakara 253 ayeti ise “Müslüman Arapların diğer insanlardan üstün olduğunu söyler”. Kuran’ a göre Arapların Müslüman olmayanlarla evlenmeleri ve arkadaşlık etmeleri de yasaktır. Kuran’da çok bahsi geçen deve ve hurmaya da dünyanın her yerinde rastlanmaz vs. İnsanları kolay ikna etmek için pagan döneminin bazı ritüelleri “Allah adına yapılmak şartıyla” kabul edilmiştir. Bazı evrensel insani ilkeler dışında, 1400 yıl önceki toplum yaşantısı ile bu günü kıyaslamak pek mümkün gözükmüyor. Bu da çok normal.
  • Asrımızda insan ilişkileri; Bilim adamlarının yoğun çalışmaları sonunda, kanunlarla (Adalet, ticaret, sosyal) şekillenmiştir. Şeriatta ısrar (Diyanet Başkanı, Mısırlıoğlu gibi)) sadece İslam’ı küçük düşürür. Zümer suresini hatırlatmak isterim. “ (Bu adam mı)? Yoksa ahiret kaygılarıyla ve rabbinin rahmetine nail olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl, iz ’an sahipleri bunu anlar” Burada ilim övülmüş ve bilenlerin üstünlüğüne dikkat çekilmiştir.
  • İnsanlar tarihler boyunca Tanrıya adaklar vermiştir. Bu adaklara karşılık Tanrı da insanlara iyilikler ihsan edeceği düşünülmüştür. Hâlbuki doğa kanunları (İlahi program) hiç değişmez. İnsanlar bu programı iyi ve doğru kullanarak gerçeğe ulaşabilirler. Örneğin, dua ile depremden ve selden kurtulamazsınız. Ancak akıllıca önlem alarak korunabilirsiniz. Doğayı korumazsanız gelecek zararlardan da dua ile kurtulamazsınız. “Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen Allah’tır” (Furkan suresi/2 ayet)
  • Öncelikle Allah’ ı (Eski Tanrılar gibi) İnsana benzetmekten vaz geçmek gerekir.
  • Anlayasınız diye biz onu açık bir Arapça ile indirdik.” (Yusuf 12/2) “Biz Kur’an’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık öğüt alan yok mudur?”(Kamer /17, 22, 32, 40) Bu kadar açık bir ifade olamaz. Kuran okunması ve anlaşılması gereken bir kitaptır. Böyleyken din adamlarımız bile Kuran’ı anlamıyorsa, bunda bir sorun var demektir. Onun için Türkiye’ de din anlayışı; bu şekliyle, Totemizmden başka bir şey değildir. 

Bütün bunlar göz önüne alındığında, Türkiye’de İslamiyet’in çağdaş bir yoruma ihtiyacı olduğu meydana çıkıyor. Türkiye’nin büyük bir problemi olan ve ülkeyi zaman zaman zor duruma sokan bu gerçek nasıl çözülür bilemiyorum. Halkımızın; dinini de futbol takımı tutar gibi tutması ve öz eleştiri yapmaması, akla ve mantığa başvurmaması büyük bir sorundur.  Her şeyi örf ve adetlerimiz diyerek savuşturamayız. Ancak akıllı bilim adamlarının yardımları ile yanlışlardan kurtulabileceğimiz kanısındayım.

Katoliklere karşı Avrupa’ da başlayan reform hareketleri 16. Yüzyılda başlamış. Sonuçta bir Protestan mezhebinin doğmasına sebep olmuş. Mücadele hala sürüp gidiyor. Yani bu iş çok kolay gözükmüyor.

Bu konuları yaklaşık 4 haftadır işliyoruz. Konunun bu kadar gündeme oturacağını ben de hiç tahmin etmemiştim.

Yayın Tarihi
18.09.2021
Bu makale 966 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!