EĞİTİMCİ GÖZÜYLE

 Günlerden 8 Mayıs 2016, Anneler Günüdür.  

Akseki Eğitim Hayratı Derneği Antalya Şubesi Başkanı Alaattin Eraydın ve İbrahim Ekmekçi hocamın daveti üzerine “Anneler Günü” toplantısı “Aile İçi İletişim” konusunda seminer vermek üzere Antalya’ya gitmiştim.  

Anneler günlerinde çok sevdiğim özlediğim 20 nisan 1993’de rahmetli olan annem Fatma Güleç hep gözlerimin önüne gelir.  Onun ruhumuzu zenginleştiren, kucaklayan karşılıksız şefkatli halleri, yetişkinlik dönemlerimin en temel dayanağıdır. 

Annem ve ortalama 1915-1935 yıllarında doğanlar savaş yıllarında geçen çocukluk dönmelerinde yokluğu, kıtlığı görmüşlerdi.  Bu çağda doğanlar, tüm ömürleri cephelerde geçen gençliğini ve çocukluğunu hiç yaşamamışların kayıp neslin, çocuklarıydılar.  

Onların da çocukları bizler, soframızda tabağımızı son ekmeğimizle sıyıranlar, çelik çomak oynayan, akşama kadar eve girmek istemeyenlerdik.  İnternetsiz, cep telefonsuz hayatlarımız ve okulda siyah önlüklerimizle andımızı okuyarak derse başlayan öğrencilik yıllarımız vardı.  Bir kısmımız üniversitelerde 68 ve 78 kuşağının temsilcileriydik.    

Çocukluğumun geçtiği ve doğum yerim olan ve mahalleye ismini veren “Çifte merdivenli ev” Osmanlı dönemi eski Ermeni bir okuludur.  Cumhuriyet dönemi ile Polis Mektebi olmuş tarihi bir binaydı. Binanın 1950’ler de dönüştürülmesinden dört ayrı hane çıkartılmıştı.  

Şu an hiçbiri hayatta olmayan Ömer Duruk, Süleyman Makineci, Mehmet Tevfik Güleç ve Ali Erdoğan bu binanın sakinleriydiler. Bugün bu tarihi bina Konya Belediyesine devredildikten sonra aslına uygun restore edilerek bir vakfa kiralanmıştır. 

Annem, geçmiş dönemlerine ilişkin anılarını anlatırken “çocukluğumuz, genç kızlığımız hep Akseki’de dokuma tezgahının başında bez dokuyarak geçti. Dokuduklarımızı ağabeyim Ömer Duruk Antalya’da, Konya’da pazarlardı. Çok yoksulluk çektik. O dönem bir çuval buğdaydan başka yiyeceğimizin olmadığı aylarımız geçerdi” derdi.  

Annem okul yüzü görmemiş, okumayı bir arkadaşından öğrenmişti. Kendisine okuma, yazma öğreten Miyase isimli arkadaşını bize anlatırken gözleri parlar ve bir gülümseme gelirdi yüzüne. Ben onun özellikle samimi arkadaşlarını görmek ve onlardan annemin çocukluk, gençlik yıllarını dinlemeyi çok isterdim. İsteğim, bu seminerime kadar hiç mümkün olmamıştı. 

Ve Seminer Öncesi Günüm 

Tarafıma ayırtılmış Antalya Karayolları misafirhanesindeyim. Ertesi gün aralarla birlikte üç saate yakın sürecek eğitim seminerimin notlarını gözden geçiriyorum. 

Konu aynı da olsa her seferinde hedef kitleye göre tekrar düzenlediğim konu başlıkları, etkili özdeyişler, merak uyandıran sorular ve en ilginç fotoğraflardan oluşan powerpoint sunum en temel argümanımdı.  

Ertesi sabah, “Antalya Tenis İhtisas Kulübü Tesisleri” toplantı salonundayız.  

 Ve salon oldukça kalabalık. Kahvaltı sonrası yılın annesi ödülü veriliyor. Gelenlerin içinde emekli öğretmenler, akademisyenler, bürokratlar, iş adamları serbest meslek sahipleri var.  

İletişim Fakültesi akademisyenlerin de olduğu bir toplantıda, “iletişim” üzerine seminer verecek olmamı şaka yolluda olsa kulağıma eğilerek “işin zor” anlamında fısıldayanlar oluyor. Ancak seminer başlayınca izleyicilerin kimliği gözümden siliniyor, odaklandığım yer sadece ne anlatacağım olmaya başlıyordu. 

Kısmen söyleşiye dönüşen etkinliğimiz ile izleyicilerin daha çok katılımının sağlamayı önemsiyordum. 

İtiraf etmeliyim ki  düzenlediğim etkinliklerden belki de en çok ben yararlanıyordum. Zira katılımcıların dile gelen yaşam öyküleri, soruları, hiçbir kitapta okumadığım, altı çizilecek değişim yaratan etkiye sahiptiler.  İlk okul mezunu da olsalar kendi öyküsünü anlatanlardan çok şey öğreniyordum. 

 Seminer Sonunda Verilen Buketi Hediye Ediyorum. 

 Seminer sonrası başkan tarafından teşekkür konuşması ve ardından bir demet çok güzel çiçek hediye alıyorum.  

Elimde çiçek o an izleyicileri tarıyorum. İçimden o buketi bir anneye vermek geliyor. Başkanın kulağına eğilerek “sizce de sakıncası yoksa, bu buketi salonda bir kişiye hediye etmek istiyorum. Ancak kime verebilirim?” diye soruyorum. Başkan “tabi ki iyi olur hocam” derken, arka sıralarda yakınlarıyla oturan gün görmüş bir anneyi işaret ediyor.  

Elimde çiçek buketi anneye doğru yürürken o çoktan ayağa kalmıştı bile. O, güler yüzlüydü.  Çiçeği uzatırken O, kulağıma eğilerek, “oğlum ben senin rahmetli annenin arkadaşıyım” diyor.   

Evet, o an unutulmaz bir andı!  

Belki de bilinçaltına kaydedilmiş o isteğim o an gerçekleşmişti. Ve o an annemin gülen yüzü gözümün önüne geliyor gördüğüm sanki bir rüya gibi geliyordu bana. Ben onun ellerini öperken, o halinden memnundu. 

Bu vesileyle tüm okurlarımın anneler gününü kutlarım. Hakkı Güleç 

Not: 10 Mayıs 2016 tarihli Mudanya Gürses Gazetesinde yayınlanmış yazımdan yararlandım. 

 

Yayın Tarihi
09.05.2021
Bu makale 1778 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!