MELTEM ESİNTİSİ

Bugün, daha bir özlemle bakıyoruz enstitülere!..

Köyde insan kalmadı, nüfusla ilgili verilere bakınca, köy nüfusunun gerilediği, insanımızın kentlere, varoşlara doluştuğu görülüyor. Köy Enstitüleri kapanmasaydı, insanımız ürettiği ile yetinecek, kazandığı ile geçinecek, emeğinin karşılığını alacak, sömürmeyecek, sömürtmeyecek, Eğitim ve teknoloji ayağına geleceği, köyle kent arasındaki uçurum azalacağı için köyden kente göçerek, rahatını bozmayacaktı. Kentler de kalabalıktan boğulmayacaklardı. Göçü önleyecek, ya da en azda tutacak uygulamanın adıydı enstitüler.  

Köyden başlayarak, insanımız iyi eğitilse, göstermelik değil, toplumun gereksinimlerine yanıt veren bir eğitim dizgesi uygulansa, pantolon vücuda dar gelmese, her şey yamalı bohça gibi olmasa, göç yolda düzelmese, işler planlı programlı yapılsa, toplumun her kesiminde özveri olsa, Köy Enstitüleri'nde olduğu gibi işler imece usulü ile görülse, geçen 75 yılda yoksulluk kalır mıydı, "Açlık orucu bozar," deyip, her fırsatta toplumun her katmanında hırsızlık, uğursuzluk yapılır hale gelir miydi, soygun, gasp gibi uygar insana yakışmayan davranışlar ile karşılaşılır mıydı?  

Sonunun yanıtı, “Hayır” tabii ki.  

Köye okul ve öğretmen girse, teknolojiden gereği gibi yararlanılsa, okuma- yazma bilmeyen çocuk, kul zihniyetli vatandaş, ağa kapısında maraba kalır mıydı? Köyün köylünün iliğini kemiğini sömüren soysuzlar kalır mıydı? Feodal yapının, asalakların esamisi okunur muydu, 21. Yüzyıl Türkiye'sinde bu halde mi olurduk?  “Hayır.” 

*  

Tarım yurt çapında bilgiyle, bilinçle yapılsa, üretim katlanarak artırılsa, işini bilen elemanlar yetişse, herkes birbirine öğretse, örgütlense, çorak toprak, verimsiz arazi kalır mıydı yurt çapında? Verimli araziler insanın gözünün içine baka baka çarçur edilir miydi? Açlık, yoksulluk ele güne muhtaçlık olur muydu?  Olmazdı kesinlikle.  

Halk yeterince bilinçlense, yerli ürünle yetinse, yerli tohum kullansa, yerli tohumu ıslah etse, dışardan tohum alımı için çuvalla para ödenir miydi? Ödenmezdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında dendiği gibi “Yerli malı yurdun malı” denirdi. Tazesi, güzeli hormonsuzu yenirdi. Toplumun genleriyle olumsuz yönde oynanmazdı.  

On yıllarca kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan ülkemiz, hemen her kalemde dışa bağlı olmaz, “Borç yiyen kesesinden yer” konumda bulunmazdı. Dışardan borç aldıkça, emir de alır hale gelmezdi.  

Üreten, yaratan icatlar yapan insan kösteklenmeyip, desteklense, sanayi üreten, tarımda başı çeken, dıştan alan değil, dışa satan konumda olunurdu. Ekonomisi sürekli açık veren, kırmızı alarm veren bir ülke konumunda olunmazdı.  

Adam gibi yatırımlar yapılır, ülke bir uçtan bir uca montaj çöplüğüne dönüşmezdi. Başka ülkelerin artıkları ülkemize getirilip, çevre kirletilmezdi.  

Fabrikalarımızda üretilen mallar toplumun gereksinimlerine, yeterli ölçüde yanıt verir nitelikte olurdu. Ülke, borç almadan bin bir özveri ile edindiği, ulusal değerleri birer birer elden çıkartmak, ucuza satmak zorunda kalmaz, sattıklarını bitirmez, sıfırı tüketmiş görünmez, borç içinde yüzmezdi.  

Vatandaşlar arasında ayrım kayırım olmayacağı, devletin tüm olanakları her yere eşit dağıtılacağı için, terör olmaz, silaha, mermiye, bombaya, gaza harcanan onca para, silah tüccarlarını daha zengin etmek yerine, toplum kalkınması, insanımızın eğitimi için kullanılırdı.  

Örneğin yerinde ve zamanında yapılacak eğitim yatırımları sayesinde cahil ve bilinçsiz halk kalmaz, terör, cehaleti, yoksulluğu koz olarak kullanıp, yandaş bulmazdı. Terörü önlemek adına çuvallar dolusu para harcanmazdı.  

Toplumun kızları adam gibi okur, analık, eşlik ve vatandaşlık görevlerini adam gibi yerine getirirdi. Yaygın biçimde çocuk gelinler olmaz, kadınlar eğitilmiş toplumda horlanmaz, aşağılanmaz, ikinci sınıf vatandaş kabul edilmez, töre cinayetlerine kurban gitmez, tanrının her günü yerli yabancı medyaya manşet olmazlardı. Eğitilmiş kadınlar buna müsaade etmezlerdi. Toplumun geleceğini oluşturan çocuklar ve gençler, adam gibi okur, yararlı vatandaşlar olurlardı.  

*  

Devlet baba, zenginin çocuğu okusun, yoksulun çocuğu ona uşaklık etsin diye bakmaz, olanaklarını eşit dağıtır, eğitimi özelleştirmez, paralı eğitimden söz etmez, ettirmez, sadece olanakları olanların sınav kazanabildikleri ortamlara göz yummaz, dershaneleri kapatır, okul ve öğretmen sayısını yurt üzere gerektiği kadarıyla dağıtırdı. Eğitim konusunda homojen bir yapı sağlar, her yöre ve her yurttaş için eşitlikçi davranırdı.  

Daha sayayım mı? Onlarca gerekçe daha sayılabilir. Toplumu bütünleştirmek yerine ayrımcı fetvalar veren Diyanet bütçesi, bütünüyle eğitime aktarılır, bilimden, akıldan, ahlaktan, dürüstlükten, ulusallıktan ve insanlıktan yana eğitim verilmesine daha fazla katkı sağlardı. Okul ve öğretmen açığı bir anda giderilirdi. Okulsuz yer, öğretmensizokul kalmaz, öğretmenler adam gibi yetiştirilirdi.  

Köy enstitüleri kapanmasaydı, İnsanın insanı sömürüsüne el birliği ile karşı çıkılırdı. Toplumun tüm kesimleri gerekli eğitimden geçmiş olacağı için, bütün bu sorunlar çoktan çözümlenmiş, ülke kalkınmış olurdu.  

Bu ve benzeri nedenlerle Köy Enstitüleri’ni, 81. kuruluş yıldönümünde daha büyük özlemle ve umutla arıyoruz, özlüyoruz. Bize özgü oldukları, bizim insanımızı dert edindikleri için. Haksız mıyım? Bu dilekte bulunurken, görevimizin bitmediğini, artarak devam ettiğini, toplumun bugünkü ihtiyaçları doğrultusunda yeni ve özgün projeler üreterek çalışmak zorunda olduğunu biliyor, YKKED Antalya şubesi olarak duyarlı herkesi imeceye çağırıyoruz. Bu yolda çalışanlara başarılar diliyoruz.        

Yayın Tarihi
16.04.2021
Bu makale 769 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!