DÜN-BUGÜN-YARIN

Bu Dünyada Neden Varız ?

Bu dünya’ya neden geldiğinin, bu hayatı neden yaşadığının bir cevabı olmalıydı insan için...

Öyleya insan sadece doğmak, büyümek ve üremek ve sonrasında ölmek için bu dünyada olamazdı...

Mutlaka ve mutlaka bir nedeni ve söyleyecek kendine ait sözleri olmalıydı insanın...

İşte sanat dediğimiz şey de insanın bu sorulara verdiği cesaretli cevaplarla ortaya çıktı belki de... 

İnsanın kendi varloşunu ve özelliklerini, yeteneklerini kavraması için en büyük anahtardı sanat ve edebiyat...

Kendinden iz bırakmak isteyen insan mağara duvarlarına resimler yaptı önce, avlanmaya çıkmayan o insan, belki de avlanmak istemeyen, ya da avlanamayan insan, mağaranın duvarına resim yaparak, binlerce yıl sonraya sanatla bir mesaj vermeyi başardı...

Sonrasında insanoğlunun yerleşik topluma geçmesiyle,ortaya çıkan mülkiyet kavramı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan üretim fazlası, insan oğlunda tatmin olmak bilmez bir sahip olma arzusu yarattı...

Sonu gelmeyen bir sahip olma hırsı başlamıştı artık....

En eski çağlardan beri insanın bilinçaltına yerleşmiş  mülkiyet duygusundan kaynaklanan hırsın ilkelliğini, çağımızın kendisine modern ve çağdaş diyen insan için düşündüğümüz zaman,  eski insanın güdülerinden çok da farklı olmadığını görüyoruz...

Söz konusu mülkiyet hırsı,sahip olma isteği yanında,  iktidar ve gücü elinde tutma arzusuylan beraber  çağımızda yalnızca şekil değiştirerek devam ediyor..

Sadece bu isteğin şekli değişti...

Eskiden belirli toplumlar başkalarının sahibi olduğu topraklara sahip olmak için savaşırken ve bu savaşların kazanılmasında kullanılan silahlar önemli roller oynarken, günümüzde de durum çok farklı değil...

Uzaktan korunarak daha güvenli savaşmayı sağlayan Ok ve Yayın keşfedilmesi  bir çok medeniyete zafer yolunu açarken, daha sonrasında Ok ve Yayın At Arabaları üzerinde  kullanılması savaşlarda daha da önemli zaferlerin kazanılmasını sağladı...

Sonrasında insanoğlu,daha da uzaktan savaşmayı Çinlilerin keşfettiği barutu bularak öğrendi, daha sonrasında barutun ittirme gücünü geliştiren insan, demirden toplar dökerek, çok daha fazla barut kullanarak surları yıkan gülleleri daha da uzaktan fırlatarak, daha da büyük savaşlar kazandı...

Sonrasında uçaklara bombalar yükleyerek bir ülkeden bir ülkeye Atom Bombası atıp, yaşadığı gezegeni yok edecek korkunç bir güce ulaştı...

İkinci dünya savaşından sonra da, çok daha uzaklardan kendini koruyarak, değil ülkeler, bir kıtadan diğer bir kıtaya gidebilen uzak menzilli füzelerle bu savaşlara devam ediyor...

Ok ve Yayın uzaktan savaşı kazandırması, bugün kıtalar arası füzeler atılarak sağlanıyor...

Oysaki söz konusu mülkiyet hırsı sadece savaş meydanlarında yaşanmıyor artık, toprağa ve hammaddeye sahip olmakla yetinmeyen insan, dünyada neden var olduğunu ve hayatının anlamını unutarak bu seferde en iyi eşyaya ya da en iyi maddeye sahip olma arzusuna kapıldı... 

Bunu yaparken de modern ve lüks içinde özgür yaşadığını zannederken, kısacık hayatını tüketim çarklarının içerisine hapsetti... 

İnsan aslında bunu kendi kendisine yaptı...

Çağımız reklamlarına bakarken, reklamlarda kullanılan sloganların reklamlarla ne kadar ilgisini olmadığını görüyorum...

Bir arabayı ya da bir evi pazarlarken, sen de özgürlüğü keşfet ve sınırlarını aş diyor mesela bir firma...

Özgür olmak ya da insanın sınırlarını aşması, reklamı yapılan metaya sahip olunarak nasıl gerçekleşebilir diye düşünüyorum ve inanın sloganla eylem arasında  bir bağlantı kuramıyorum...

Ya da bir ev reklamında bazıları ihtişamı sever ve bazıları ihtişamlı yaşar deniyor mesela... 

İhtişam kelimesi büyüklük, ululuk, gösterişlilik anlamında karşımıza çıkıyor, peki buna sahip olan bize neyi gösteriyor... 

Dünyayayla, hayatla, tabiatla ilgili neyin gösterişini sunuyor... 

Dünyada yükselen ortalama bir bakış açısıyla olayları değerlendirdiğimiz zaman, mülkiyetin yani sahip olmanın bir başarı göstergesi olarak görülmesi çok doğal...

Ya da bir şeye sahip olmanın insanda yarattığı hazzı anlayabilmek de mümkün...

Peki ya en başta sanat sayesinde öğrendiğimiz ve sorduğumuz sorulara dürüst cevaplar vermeye kalkarsak...

Elimizde ne kalıyor....?

Aslında hiç bir zaman sahip olmadığımız, bir müddet zarfı için belki de emanet aldığımız eşyalar ya da metalar...Araç halinden çıkarıp hayat amacı haline getirdiğimiz bir takım hırs sonuçlarından başka insanoğluna kalan ne ?

Aynı sorular tabiiki de sanat, bilim ve edebiyat için de sorulabilir...

Sanat,bilim ve edebiyat ilk baştaki mülkiyet hırsı kaynaklı bir zeminde yapılmaya başlandıysa, sanat yarıştırılmaya, edebiyat çok satsın diye popülizme, bilim akademik puan ya da kariyer için yapılmaya başlandıysa yukarıdaki ilkel mülkiyet hırsından ileriye gidemiyor...

Sanat yaptığımızı zannederken, popülist bir kısır döngüden ileriye gidemiyoruz... 

Sahi bu dünyada neden varız? 

Hayatımızın anlamı ne ?

Bize uzun gelen ama evren boyutunda kısacık ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz hayatımızda kendimize ait, özgün ne bırakacağız...

Dünya için,tabiat için insan için ne söyleyeceğiz...

Yayın Tarihi
15.01.2020
Bu makale 2006 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!