Antalya, İstanbul mu Oluyor?

            1965-1970’li yıllarda biz İstanbul’da öğrenciyken, boğaz köprüsü tartışmaları Türkiye’nin gündemini işgal ediyordu. O zamanlar TMMOB ve Türkiye’nin aydınları bu köprünün yapılmasını istemiyorlardı. Bunun bir tuzak olduğunu birinci köprünün yapılması halinde etrafındaki arsa değerlenmesi ve getirim artışı nedeniyle çok yoğun bir yapılaşma olacağı ve bunun, uzun vadede, trafiği tıkayacağı,  ikinci, üçüncü dördüncü köprünün yapılmasını zorunlu hale getireceği, İstanbul’un dengesini bozacağı, şehri yaşanmaz hale getireceği, hayatı felç edeceği söylenmişti. Köprüler tuzağına düşmemek için denizin altından tünel geçişi yapılmasını istiyorlardı.  Ne var ki “köprünün üstünden insanlar geçecek, hayvanlar geçecek, araçlar geçecek” tekerlemesiyle, köprünün yararlı olduğu iddia edilip aşağıdan tüp geçit yapılması konusu göz ardı edildi, bir yana bırakıldı. Çünkü Türkiye’de siyaset; yapılmış hizmetleri insanların gözüne sokma sanatıdır. Göze görünen şeyleri yaparsınız büyük adamsınız, ama göze görünmeyen, geleceği kurtaracak işler yaparsanız hiçbir değeriniz olmaz… Bu nedenle gecekondulara elektrik yol, su ve binlerce kilometre kanalizasyon yapmış olan belediye başkanlarını bu toplum harcamıştır.

         Biz hep bugünü ve somut yapılanları, gözümüze görünenleri değerlendirdiğimiz için Türkiye bugün çağdaş ülke olamıyor, bir yere gelemiyor, uygarlıkta bir baş tutamıyor. Şimdi İstanbul’un en değerli su kaynaklarının olduğu ve bunlara yataklık yapan ormanlar, bu son köprü ile mahvediliyor. Ve bu talan da “büyük çılgın proje” gibi yutturuluyor. Oysa doğru olan; denizin altından tüp geçit, hatta birkaç tüp geçit yaparak İstanbul’un trafiğini, doğu ve batı yakası arasındaki geçişi denizin altından götürmekti…

         Şimdi aynı hatalar Antalya’da yapılıyor. Antalya’da göze görünsün diye Çallı kavşağı da dâhil olmak üzere kavşak düzenleriyle Antalya’nın trafiği yeniden biçimleniyor. Oysa Antalya’nın geleceğine bakmalıyız. Bugün 2,5 milyon insanımızla, İstanbul’un 1965’teki nüfusuna sahibiz. İstanbul’un o zamanki sorunlarını şimdi Antalya yaşıyor. Antalya’nın alt yapısını yapmak zorundayız. Bunun için metroyu (yer altı treni) düşünmeliyiz, planlamalıyız, giriş çıkış noktalarını koymalıyız. Hepsinin yapılması söz konusu değil elbette, ama belli bir miktarının yer altından yapılması, bunların planlanması planlara işlenmesi gerekiyor, hatta zorunlu...

          Ama Antalya’nın en azından toplu taşımacılığa yönelmesi gereken trafiğini sadece lastik tekerlekli araç trafiği olarak düzenleyip, düşünüp buna göre gidersek; İstanbul nasıl içinden çıkılmaz hale geldiyse Antalya’da aynı çıkmaza girecektir. Çünkü Antalya’nın 10-15 km. dışında bulunan; Çakırlar, Bahtılı, Döşemealtı, Aksu ve benzeri yerleşim alanlarında oturan her aile Antalya Merkezine gelmek için bir veya birkaç araç almak zorunda bırakılırsa bu durum trafiği içinden çıkılmaz hale getirir. Bugün yapılan budur…

         Belediye Başkanlarımız yurt dışına gittiklerinde, tıkır tıkır işleyen trafik rahatlığına batılı toplumlar nasıl ulaşmışlar hiç dikkat etmiyorlar mı?

          Yaşadığım için biliyorum ki örneğin Frankfurt’a aynı uzaklıktaki yerleşim yerleri metroya ve demiryolu ağına bağlı olarak planlanmıştır ve insanlar kent merkezine işlerine gelirken, kendi araçlarını götürmezler. Çünkü buna gerek yoktur. 15 dakikada bir şehir merkezine gelen ve şehrin kalbine kadar inen raylı sistem düzeni vardır. İş dönüşünde metronun bıraktığı yerden itibaren, inenleri şehrin civarındaki yerleşim alanlarına götürecek eş zamanlı otobüs seferleri var..

                   Biz toplu taşım işini aynı şekilde planlamadan sadece üst geçitler yaparak bu işleri halletmeye çalışırsak Antalya’nın geleceğini feda etmiş oluruz. Buradan sayın büyükşehir belediye başkanına rica ediyorum, bu planların yapılması, bu uzun vadeli düşüncelerin gündeme konulması lazım… Bunların yerine Boğaçayı’na çılgın proje diye kalkıp Boğaçayı’nın nasıl bazı yıllarda inanılmaz taşkınlar verdiğini düşünmeden, onun alt yapısını yapmadan, paraların buraya harcanması doğru değildir. Bunları iyi düşünmek, iyi planlamak gerekir. Uzun vadeli planlar yapmak gerekir. Yoksa günübirlik “ ben yaptım ne kadar çalışkan belediye başkanı” desinler diye anlık         yüzeysel tedbirlerle ve göstermelik işlerle bir yere varılamaz. Bu trafik yine tıkanır. Bugün tıpkı İstanbul’da olduğu gibi; zaman zaman, Antalya Trafiği alt geçitlere ve üst geçitlere rağmen tıkanmaktadır. Aksu’da Expo2016’nın alt yapısı yapılacağı gerekçesiyle sadece bir şeridin kapatılması bile kilometrelerce araç birikmesine ve saatlerce beklemeye yol açmıştır. Bu nedenle buradan yeniden bu işlerin düşünülmesi gerektiğini söylüyoruz.

             Bugün Çallı Kavşağında M.Kemal Atatürk’ün heykelinin ve Kurtuluş Savaşı Anıtının kaldırılması için üst geçidi bir bahane olarak koyup M:Kemal’in, İsmet İnönü’nün izlerini şehirlerden silmeye çalışmak kimseye yarar getirmez. Gün gelir devran döner; keser döner, sap döner ama bu hesap da bir gün bir yerden döner.

         

Yayın Tarihi
28.12.2015
Bu makale 1147 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!