DUAYEN

Anılar

Hayatımda sosyalizmle karşılaştığım bazı anıları sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • Yılını pek hatırlamıyorum, Batı Berlin’e Turizm fuarına gittik. Henüz Rusya bölünmemiş ve Berlin duvarı yıkılmamıştı. Fuardan boş kalan zamanımızda Doğu Berlin’e otobüsle bir tura katıldık. İlk önce hudutta bizi karşılayan Doğu Berlin polisi otobüsü sıkı bir kontrolden geçirdi. Sonra at suratlı, üniformalı ve silahlı kadın polisler bizi otobüsten indirdi ve hayvanlar gibi sıraya soktu. Bizi didik didik aradılar, sorular sordu. İşleri bitince yine sırayla otobüse bindik ve yolumuza koyulduk. Şehir merkezi üniformalı ve silahlı insanlarla doluydu.  Hayatımda ilk defa içimi bir korku kapladı. Otobüsü kaçırırım endişesiyle şoförün peşinden hiç ayrılmadım. Belki dünyanın en kötü kahvesini Doğu Berlin’de içtim. Doğrusu, Batı Berlin’deki o cıvıl cıvıl hayattan sonra bu durağan ve soğuk hayat bizleri irkiltti. Otele döndüğüm zaman derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum.
  • Bir Avrupa gezisinden dönerken Macaristan’da Szeged şehrinde konaklamak zorunda kaldık. O zaman Macaristan Rus işgalinde. Yollar; üzerinde çapraz işareti olan, körüklü fotoğraf makinalı trafik levhaları ile dolu. İmparatorluğun bu güzel şehri bir ölü sessizliği içinde. Sınırlı bir zaman sürecinde Macaristan’ı terk etmek zorunluluğundasınız. Bu da insana bir ürperti veriyor. Hudut kapısında ciddi bir kontrolden sonra Yugoslavya’ya geçebildik. Kontrol sırasında, kuledeki silahını bize doğrultmuş nöbetçiyi hayatım boyunca hiç unutamadım.
  • Yıl 1971 Vali Hüseyin Öğütçen, Başbakan Süleyman Demirel. Bence Antalya’nın ilk Turistik oteli Talya Oteli açılacak. Otel Kapitalist Vehbi Koç’un olduğu için Belediye buna çok iyi gözle bakmıyor. Hüseyin Bey; turizmi geliştirmeleri için, Avrupa’ya gönderilen sayılı valilerden birisi. Otel; Valinin de çabalarına rağmen, iskân ruhsatı alamıyor. Buna benzer bir hususu Lara Otelde de yaşadık. İstediğiniz kadar hentbolu sevin futbolu ayakla oynamak mecburiyetindesinizdir. Buna “Oyunun kuralına uymak” diyoruz. Bizim bürokratlar maalesef bunu bir türlü anlayamadılar. Ziyan eden de hep ülke oldu.
  • Sene 1974-75, Antalya’da bir Turizm Aş. Kurduk, Lara’da 1000 kişilik bir tatil köyü kurmak istiyoruz. O zaman daha Turizm Bakanlığı yok. Başbakanlığa bağlı bir bölüm turizme bakıyor. Süleyman Bey Başbakan, Hüseyin Öğütçen de vali. Bu bölümün başında da Süleyman Beyin sınıf arkadaşı; sonradan CHP Eskişehir Milletvekili olacak, inşaat mühendisi Ali Bey var. Paralar toplandı, projeler yapıldı ama iş bir türlü yürümüyor. Sonradan öğrendik ki Ali Bey sosyalistmiş ve turizmin devlet tarafından yapılmasına inanıyormuş. Tabii şirketi zararla kapattık. Türkiye’de Turizm faaliyetleri ancak Özal’ın başa gelmesiyle 10 Yıl sonra gerçekleşebildi.
  • Yıl 1977-80 araları Ecevit Başbakan, Tonguç Belediye Başkanı. Biz 12 odalı 24 yataklı, 10-12 işçisi olan; Antalya’nın ilk turistik tesissi olan, Motel Antalya’yı işletiyoruz. Ben aynı zamanda Belediye Meclis üyesiyim. O zamanlar Türkiye’de müthiş bir mal sıkıntısı var. Ben de Motel ihtiyaçlarının büyük bir kısmını Belediyenin tanzim satışından temin ediyorum. Orada çalışanlarla sohbet sırasında “Ercan Bey Biz Moteli sizden alacağız” diye şaka yollu laf ediyorlar. Arnavutluk lideri Enver Hoca’ya hayranlar. Türkiye’de Arnavutluk gibi Sosyalist bir devleti hayal ediyorlar. Bizde okumuş, aydın takımı genellikle solcudur. Nerdeyse bütün odalar, CHP belediyeleri aynı havada. Bunu yayımlardan takip edebiliyoruz. Bizim oda dergilerinde çıkan yazılar ertesi gün Belediye Meclisin de tartışılıyor. Hükümetten de destek aldıklarını sanıyorum. Bizim belediye, briketten hastane inşaatına kadar her şeyi kendi yapma özentisinde. Bir gün Motelde bir kıpırdama oldu ve işçiler gerçekten; tanzim satışında konuşulduğu gibi, Motele el koymaya kalkıştılar. Bunların içinde üniversite mezunu, yakın akrabam müdürden; hatırla işe aldığımız, gece bekçisi kekeme Alâeddin efendiye kadar herkes var. Bu bir hak arayışı değil, tam bir soygundu. Nasıl başaracaklardı hala aklım basmıyor. Beni dövmeye kalktılar. Karavanıyla yazı bizde geçiren emekli subay bir dostum Tabancası ile karavandan dışarı fırlayıp havaya iki el ateş etti de dayaktan zor kurtulduk. İdeoloji öyle bir şey ki bazen insanın gözü hiç bir şey görmüyor.
  • Bu küçük tesisle biz Antalya’nın en çok vergi veren, en fazla döviz bozduran (O zaman döviz karaborsada iki misline bozduruluyordu) işletmeleri arasına girdik. Bu tabii devletin gözüne battı ve üzerimize müfettişler göndermeğe başladılar. Bu müfettişler; önce de söylediğim gibi, genellikle sosyalist oldukları için bize zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Memur olanlar Türkiye’de iş yapmanın ne kadar zor olduğunu pek bilmezler.

Gençlere hatırlatmak istediğim bir husus var: Sosyalizm bir devlet yönetim biçimi, Sosyal olmak ise bir ilkedir. Acıma hissi ile sosyal olacak yerde sosyalist olmak fakir fukaraya daha da ziyan veriyor. Avrupa ülkelerinin pek çoğu; geçen yazımda belirttiğim gibi, sosyalleşerek kapitalizmin vahşi yönünü törpülediler. Tabii, temelde insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, fikir, inanç ve teşebbüs özgürlüğüne, demokrasiye sonuna kadar uymak şartıyla. Bir hususu daha belirterek yazımı bitireceğim. CHP dâhil pek çok kimse AKP nin yaptığı özelleştirmeleri eleştiriyor. Hâlbuki sosyal demokraside devlet eğitim, sağlık ve savunma (belki birkaç stratejik konu daha) dışında ticarete konu olacak işlerle uğraşmaz. Hata özelleştirmede değil özelleştirme şeklinde. Şimdiye kadar bu sözü hiç işitmedik. Dünyada pek çok ülkede özelleştirme yapıldı ama hiç birisi bizdeki gibi değil. Özelleştirmede ön şart fabrikanın yenilenmesi ve alanın aynı işe devam etmesi olmalıydı. Bizdeki özelleştirme değil sadece “Alış-veriştir”. Onun için CHP nin sosyal devlete mi, yoksa sosyalist devlete mi taraf olduğunu bir türlü kestiremiyorum.

Sağcısının da solcusunun da amacının Türkiye’yi kurtarmak olduğundan emininim. Ancak bilinçsiz ve bilgisiz duygusal davranışların sadece ülkeye zarar verdiği de meydanda. Sanıyorum en büyük eksiğimiz Doğan Kuban Hocanın da geçen gün yazdığı gibi “Gerçek Aydınlarımızın” olmaması. Hoca şöyle diyor: “Entelektüel, okumuş, iyi yetişmiş ya da çağdaşın üstünde kavramlarla ve felsefi düzeyde düşünen bir Aydın demektir. Ülkemizde maalesef; felsefeyi yadsımış bir gelenekte, dünyayı kavramsal düzeyde yorumlayacak aydın adam pek yetişmedi.”

Yayın Tarihi
01.06.2020
Bu makale 1267 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!