ANKARA'DAN

Acıda bile yurttaş olamadık gitti!..

Zamanda ne çabuk geçer, acılarda ne tez kabuk bağlarmış böyle. Daha dün gibi anımsıyorum, 17 Ağustos Deprem günlerini.

--Bu 2019 yılı pek sorunlu geçmişti ülkemde. Yanlış anlaşılmasın, henüz "mala davara zararı" düyük hasarlı değil kişisel olarak.

--Ama hani Tolstoy'un o ünlü sözü var ya, sorun orada. İnsan olmakta. Ne diyordu Üstat. "Acı duyarsan, canlı; Başkasının acısını duyuyorsan İnsansın!.." Daha ötesi ne olur ki?

--Evet, sorun bir başkasının acısını duymak idi, bir başkasının acısına, derdine yanmaktı. Dahası da elinden gelenin ötesini yapmak ve yarasını sarmaktı.

--Gölcük depremi olarak bilinen 17 Ağustos 1999 depreminin üzerimden daha yeni 20 yıl geçmişti.

--Gerçi deprem uzmanları, sık sık uyarsalarda, genel yönetimler Ülkenin genelinde, yerel yönetimlerde ülkeninin yerelinde maşallah her şeyin baya içine etmişler ki, yan yana iki binadan birisi yerle yeksan olurken, diğeri ona inat edercesine dimdik ayakta.

--Peki, bir ülkede insanın değeri nedir?

--Bu değer, uluorta ağzı olanın söylediği, "kaç paralık adamsın" sözünde saçmalanan şey değil. Bu Ülke, Devlet ve onun Yurttaşı olmanın değeri.

--Bahar gelip, sahillere, turizm bölgelerine yaşlı, emekli yabancı turistler gelmeye başladı mı, yıllardır iktidarları sanki başkaları seçermiş gibi, bizim yaşlılar ve emekliler "ellerin emeklileri ne güzel geziyor bak" der dururlar.

--Gezer tabi.

--Almanya Nazi/Hitler, İtalya Mussolini, İspanya Franko'nun faşistlerine haddini bildirip, beden ödeteli yıllar oldu.

--Sen o bedeller ödenirken, Atatürk ve Devrimci Cumhuriyetin sana armağan ettiği CUMHURİYETİN değerini bildin mi?

--Yok.

-- Avrupa'nın çoğu şehrinde fotoğraflarını gördüğün şatolar, saraylar, anlı-şanlı kiliseler, yollar, köprüler var ya, o ülkelerin yöneticileri, bizim Osmanlı dahil tüm dünyayı haraca bağlamışlar, aldıkları altını, gümüşü ne var ise, ülkelerine götürmüşler ve yağmaladıkları ile onları yapmışlar;

--Demokrasileri için bedel ödemişler.

--Peki, senin 150 yıl, 200 hatta 500 yıl önceki yöneticilerin ne yapmış. Sen daha iyi biliyorsun, sana bıraktıkları hamaset.

--Eee o zaman, ellerin emeklileri geziyor, tozuyor demeyeceksin. Dizini döveceksin dizini, kızını değil.

--1999 gelmiş, yaşasın az sabredelim de "Milenyum"/binyıl'a girelim derken, bir de baktık ki, 17 Ağustos depremi. Bütün hevesimiz içimizde kalmıştı.

--Milenyuma girmiştik. 2000, 2001 derken 2019'a gelmiştik, ki pek çok acı ve sıkıntı içindeyken, 2020'ye girip büyü bozulsun derken, küt diye 2019'un sonlarında Dünya, COVID-19 belası ile karşılaştı.

--Bize mi?. "Bize bir şey olmaz abi" derken, dükkanlar kapandı, işten çıkarıldık, bir şeyler ters gitmeye başladı.

--Donunu bile diken makineler ellerin, habire dolar öderken, birisi de çıkıp, "senin dolar ile işin ne, maaşını dolarla mı alıyorsun " demez mi?

--Ya sen bundan bile bir şey anlamadın. Adam sana, benim dolar hesaplarımdan ve dolarlı maaşımdan sana ne kardeşim diyordu. Sen de o maaşları dolarla ödediğin yetmezmiş gibi, çocukken masal diye okuduğun DEDE KORKUT, DELİ DUMRUL masalındaki gibi, geçmediğin köprülere, yollara, hayatında görmediğin havaalanlarına dolar ile borç ödemeye devam ediyorsun.

--Eee adam haklı. Sen cebin dahil nerene ne girip çıktığından haberin olmadan kalbini bozmadan yaşamayı sürdüğün sürece;

--Deprem olmuş, ülkemin insanı ölmüş, malı, mülkü hasar görmüş diye üzülmenin yerine, oh be, "gavur İzmirliler" ne iyi olmuş dediğin sürece, ne "kıçındaki donunun ıslaklığı" geçer, ne de her yaz-güz önünden geçen yabancı yaşlı turistlere özlemin. Öykünmen.

--Sen, bu ülkenin YURTTAŞI olmayı beceremediğin sürece, bu açılar bizde yara bağlarken, sen dostu üzmeyi düşmanı sevindirmeyi sürdüğün sürece, o türküyü daha çok söyleriz.

--BİZDE Kİ YARALAR TÜRLÜDÜR, TÜRLÜ!..

--Güzel İzmirim, Güzel Egem, Marmaram, İstanbul'um geçmiş olsun.

--Sen bu güzelim ülkemde YURTTAŞ bile olmayı becerememiş dolma akıllılara bakma.

--Biz, bizim yaramızı sararız.

--Senin bu acı gününde bile sana el uzatacağına, acına ortak olacağına, düşmanın ağzı ile konuşanlara bakma, onların canı cehenneme.

--Ne demişti, Muhammed Peygamber, "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir".

--Bu deprem acısı ve açlığında bile sana laf edenlere bakma, onları mezarları bile dışarı atacak.

--Hem de tüm İzmir'in otelleri kapılarını evsiz-barksız kalanlara sonuna kadar açmışkan. KOMŞUSU AÇKEN VE AÇIKTAYKEN, GEL KAPIM AÇIK diyenler varken, sen rahat ol.

--Bu ülkenin inancı da, kültürü de yerli yerinde, ellerin maşası, elin "gavurununun" sözüne alınma.

--Kötü söz sahibine yakışır.

--9 Eylüller'de, bu ülkenin yarasını sarmış GÜZEL İZMİR, ŞİRİN İZMİR, bu ülke ve YURTTAŞLARI senin yanında. Evleri, sofraları sana açık. Hayına, alçağa ve gavura inat!

Yayın Tarihi
31.10.2020
Bu makale 1115 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!