CESUR KALEM

Aday Belirleme Yöntemleri-Bindirilmiş Kıtalar ve Temayül

Türkiye’de Siyasal Partiler Kanunu’nun parti içi demokrasiye uygun bir ortam yaratmadığını, partilerin lider sultasına, hatta krallığa dönüştüğünü bir önceki yazımda ifade etmiştim. Her şeyin liderden beklendiği bir yapıda görev ve sorumluluk da doğal olarak lidere yüklenir. Bu yaklaşım; partileri “tek adam” yönetimine iter ki, lider de olsa bir insanın her şeyi bilmesi, her şeyi görmesi beklenemez.

Önemli olan kurumsallaşmak ve yönetim işleyişini kolaylaştırmaktır.

Demokrasi ve siyasi partiler arasında çok boyutlu ve doğrudan bir ilişki vardır. "Hangisi diğerini daha çok etkiliyor?" derseniz… “Bu soru,” tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusuna benzer. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna göre, demokrasi onlar için varlık sebebidir. Demokrasinin ve hukukun olmadığı yerde ne özgür düşünceye ne de muhalif fikirlere müsaade edilir.

Türk demokrasisinin ve Siyasi Partiler Hukuku’nun en ciddi sorunlarından birisi de aday seçiminin sağlıklı yapılamamasıdır. Seçilen yönteme göre, bazen siyasi sistem iyi işlese de parti içi demokrasinin uygulanması her zaman gerçekleşmez.

Aday belirleme yönteminin demokratik olması, parti içi demokrasinin varlığına bağlıdır. Bu bağlamda adayların bütün partili seçmenlerin veya taraftarların oylarıyla belirlenmesi, öğreti olarak; demokrasiyi gerçekleştirici, güçlendirici ve genişletici olacağı değerlendirilebilir. Lakin uygulama, öğretide olduğu gibi sağlıklı netice vermemektedir.

Adayların lider tarafından veya merkez karar organlarınca ya da parti içi hiziplerin liderlerince belirlenmesi de bir yöntemdir. Lakin demokrasinin ilke ve değerleri ile çatışır.

Kısaca iki yöntemin de avantajları ve sakıncaları bulunmaktadır. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde en yaygın yöntem; aday belirleme yetkisinin, partinin yerel örgütleriyle merkez organları arasında bir şekilde bölüşülmesidir. Adayların belirlenmesinin sadece parti liderine bırakılması ya da parti merkez organlarınca belirlenmesi yöntemi ne kadar sakıncalı ise adayların seçimini sadece yerele bırakmak da o kadar sakıncalıdır.

Türkiye'deki siyasi partiler; adaylarını ya merkez organlarınca, ya da parti delegelerinin veya üyelerinin katıldığı yoklamalar yoluyla belirlemektedirler.

Adına ister önseçim isterse temayül deyin, bu yöntemlerden her ikisi de aday belirlemede yetersiz kalmaktadır. Zira bu delege yapısı, naylon üye yazılımı ya da algı yönetimi, çıkar ilişkileri ve hileli yönlendirme gibi nedenlerle aynı çevreden gelen toplu oylar; demokratik ilke ve değerlerle uyum göstermemektedir.

Partilerin hangi yöntemi kullanacaklarına serbestçe karar vermesi doğru bir yaklaşımdır. Lakin bunun nasıl ve ne şekilde olacağının bazı usul ve kurallara bağlanması gerekir. Çünkü keyfiyet ve hukuksuzluk, antidemokratik uygulamaların gelişmesine katkı sunmaktadır.

Adayların nasıl ve kim tarafından tespit edileceği sorunu, tüm demokratik ülkelerde, parti merkezleri ile yerel örgütler arasında devamlı çatışma konusu olmuştur.

Aday belirleme yetkisi parti merkezine verilirse bu durum, hem siyasi katılımı sınırlayacak hem de partilerdeki oligarşik merkezi yapıyı güçlendirecektir. Adayların önseçim veya temayül(teşkilat yoklaması) ile belirlenmesi ise her zaman istenilen sonucu getirmemektedir. Demokrasi adına partilerin oligarşik yapılarından ve lider sultasından kaçarken; yerel siyaset ağalarının ve yerel siyaset baronlarının eline düşme olasılığı oldukça yüksektir.

Başka bir ifadeyle önseçim, adayların özgürlüğünü sağlamaktan çok, parti içi hiziplerin ve grupların arasındaki rekabetin güçlenmesine yol açmaktadır. Burada liderlerin müdahalesi son derece önemlidir. Zira Türkiye’de önseçim veya temayül; bilgili, birikimli, donanımlı adayların seçilmesi yerine, mali gücün en etkili olduğu alanlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anketle belirleme ise tam bir fiyaskodur. Kamuoyu araştırmaları ya da anket çalışmaları göstermiştir ki, “parayı veren ya da harcayan düdüğü çalmaktadır.” Bunu yerel medyanın yaptığı anketler için de söylemek mümkündür. Sadece aday seçimleri için kullanılacak ölçütlerden birisi olabilir ama asla tek başına yeterli olmaz.

Bütün partilerimizde partiye büyük oranda bağış yapanlar, parti aday listesinin üst sıralarında her zaman kendilerine yer bulmaktadırlar. Parti içi demokrasiye tamamen aykırı olan bu durum, siyasi etik değerlere de ters düşmektedir.

Bu bağlamda küçük yerel çıkarlar açısından önseçim kurumu üzerindeki baskılar; ne ölçüde azaltılabilirse önseçimler de o ölçüde demokratik ve adil olarak gerçekleşebilir. Bu yapılmaz ise kişisel ve grupsal etkiler, aynı ilkesiz ve omurgasız oyunlar ve çirkin pazarlıklar, devam edecektir.

Anayasa, partilerin aday belirleme yöntemlerini kendi tüzük ve yönetmeliklerine bırakmıştır. Bunun anlamı; adayların nasıl belirleneceğinin tespiti, parti merkez yönetiminin tercihine bağlı olmasıdır. Tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler.

Partiler devlet yönetimine talip olmak ve halka hizmet için kurulur. Bunun için de iktidar olmak gerekir. Sürekli muhalefette kalan partiler, ya yerinde sayar ya da siyaset tarihinden silinir.

İktidar olabilmek, halkın güvenini kazanmakla mümkündür. Halk; bilgili, birikimli, donanımlı, dürüst ve çalışkan insanlar dururken… Toplumda karşılığı olmayan, şaibeli, sadece parasına güvenen kişilerin aday yapılmasını affetmemektedir.

Ve verdiği oylarla o partiyi cezalandırmaktadır.

Seçimlerde başarılı olunmak isteniyorsa; her iki yöntemin dezavantajlarını ortadan kaldıracak karma bir sistem uygulanmalıdır. Kullanılacak sistemin esas ve usullerinin önceden üyelerce bilinmesi önemlidir. Karar vericilerin şeffaf, hesap verebilir, görüşlere açık ve ulaşılabilir olması birçok sorunu çözdüğü gibi aidiyet duygusunu da artırır.

Aday seçmelerinde emeğin, sadakatin, samimiyetin ve liyakatin birlikte değerlendirilmesi başarı için elzemdir. Yapılan temayül, ancak belirli oranda seçime katkı verebilir, tek başına belirleyici olamaz. Sokağın sesini dinlemeyen sınıfta kalır.

Parti genel merkezince oluşturulacak komisyonlar partinin ihtiyaçlarını gözünde tutarak farklı alanlarda uzmanlaşmış adaylar arasında en iyisini seçip, önermek durumundadır.

Seçim yapılırken; temsil kabiliyeti, hitabet, uzmanlık alanında hâkimiyet, toplumda tanınırlık ve güvenilirlik gibi kıstaslara mutlaka bakılmalıdır. Adaylık başvurusu için verilen dosyaları incelemeden ve adayı dahi görmeden verilen kararlar hep yanlış sonuçlar doğurmuştur.

Komisyonlarda adayların objektif kıstaslara göre, puanlama usulü ile belirlenmesi, GİK ya da divan üyeleri tarafından onaylanması daha gerçekçi bir yol olarak görünmektedir.

Yayın Tarihi
18.12.2023
Bu makale 561 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Parti lideri ve saz arkadaşlarının belirlediği adayın şansı düşük olur

İbrahim Baykan 23.12.2023

Parti lideri ve saz arkadaşlarının belirlediği adaylar başarılı olamaz. Yöre halkının eğilimi önemli.

İbrahim Baykan 23.12.2023

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!